26 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
8°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Hafız Ahmet Irsoy...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Klasik Türk musikisinin en büyük musikişinas 

ve en üstat bestekarlarından Hafız Mehmed Zekai Dede ile eşi Fatma Hanım'ın iki evladından ikincisi olan Ahmed Efendi,  

1869 yılında İstanbul'da Eyüp Cedid Ali Paşa mahallesinde doğmuştur. 

İlk evlat 1866 yılında doğmuş ve 37 yaşında iken 1903 yılında ölmüş olan Ayşe Sıdıka Hanım'dır. Asıl adı; Ahmed mahlası İlhami'dir. 

Eyüp'de La'lizade Abdülkadir Efendi iptidai mektebini ''ilk okul'u bitirdi.'' 

Aynı zamanda babasından hıfza çalışarak Hafız oldu. Bu sırada 12 yaşlarında idi. 

Daha sonraları Kumbarhane baş imamı Reisiü'l-Kurra Süleyman Efendi'den Kur'an'ın kıraat ilmi olan Seb'a-Aşere-Takrib'den icazet almıştır, icazeti aldığı zaman 17 yaşında olduğuna göre hocasına uzun zaman devam ettiği ortaya çıkar. 

Babasından Sülüs ve Nesih yazı şekillerim de öğrenmiş olan Ahmed Efendi, bir süre askeri rüşdiyeye de devam etmiş, sonra bu öğrenimim yarım bırakmıştır.

1892 yıllarında Eyüp ders-i amlarından evvelce talebeye, medreseliye, herkese ders vermeye yetkili bulunan kimse, cami hocası, Hoca Raik Efendi den İslam dininin ilimlerim ve bu arada da Arab dilini en iyi şekilde öğrenerek icazet almıştır.

Birçok okullarda musiki öğretmenliği yapmış olan Hafız Ahmed Efendi, Sultan Abdülaziz'in oğlu Şehzade Seyfeddin Efendi'nin imamlığını yapar, ramazanda Şehzadenin malikanesinde teravih namazı kıldırırdı. 

Sultan Vahideddin'in de baş mevlidhanı idi. 

Naciye hanımla evli idi. 

Bu evlilikten ikisi kız, biri erkek üç evlatları olmuştur. Tek evlat küçük yaşlarında iken ölmüştür, ikinci evlat Fatma Misbah Hanım'dır. 

Erkek evlat ise, Abdülhalim Irsoy'dur. 

Hafız Ahmed Efendi, doğduğu mahallede,  

Cedid Ali Paşa mahallesinde, mescidin yanındaki evde otururdu. 

Son derece zarif, haysiyetli, halis bir İstanbul beyefendisiydi. 

Ömrünün sonlarında kalbinden rahatsızdı. 

13 Ağustos 1943 tarihinde Allah'ına kavuşmuş ve 

14 Ağustos 1943'de Eyüp camiinde namazı kılınan cenazesi Eyüp Gümüşsuyu'nda Kaşgari tekkesi yakınında bulunan babasının mezarı yanma gömülmüştür. 

Cenazesi kalkacağı gün Belediye konservatuarında prova olması sebebiyle hocaya son görevlerini yapmak üzere sadece iki kişi, Sadi Işılay ve Artaki Candan, cenazeye katılmışlardır.

Musikimizde önce babasının adı söylenerek Zekaizade Hafız Ahmed Efendi, diye anılan bu kudretli ve büyük musikişinas, daha küçük yaşlarında iken sesi gayet güzel ve fevkalade kabiliyetli olduğundan babası Zekai Dede'den dini ve 

din dışı klasik musikimizin eserlerim meşketmeye başladı. 

Daha sonra Bahariye Mevlevihanesi şeyhi Hüseyin Fahreddin Dede'den de ney meşketmiş ve Farsça dersleri almıştır. 

24.11.1897 tarihinde babasının ölümü üzerine Bahariye Mevlevihanesi kudümzenbaşılığı makamına getirildi. 

Aynı tarihte Darüşşafaka okulunda babasının yerine musiki öğretmenliği görevini üstlendi. 

Hafız Ahmed Efendi, kendisinden meşketmeye gelen neyzen Emin Efendi'den Hamparsum notasını öğrenmiş, bununla yetinmeyerek babasının öğrencisi ve kendisinin yakın arkadaşı olan Rauf Yekta Bey'den de batı notasını öğrenmiştir.

Resmi görevleri dışında özel dersler de vermiştir. Sadrazam Said Halim Paşa'nın yalısına haftada iki gün giderek, paşanın müezzini Hafız Kamil'e meşketmiştir. 

Ayrıca yetiştirdiği öğrencileri arasında; 

Tanburi Hafız Kemal Batanay, Dr. Osman şevki Uludağ, Dr. Rasim Ferid Bey, Tanburi Dürrü Turan, Mehmed Münir Kökten, Münir Nureddin Selçuk, Sadeddin Heper, seçkin olanlarıdır.

***

Irsoy'un ilk eseri; Sultaniyegah makamında ve yürük semai usulünde bir nakış bestesi olan:

"Ufk-ı emelim kapladı çoktan beri zulmet

Aç ruzeni ey mihri dil efruzi sabahat

Gel gel işvebazım, gel gel çaresazım

Ten nen ni ten nen ni ten nen ni tenenen''

eseri babasına okumuş ve babası pek beğenip kendisine bir gümüş Mecidiye ödül vermiştir.

Eserlerinde sağlam teknikli, zarif, hisli, coşkun ve canlı klasik üsluptan hiç ayrılmamıştır.

Dede'nin Lenk Fahte usulündeki Şehnazbuselik unutulmuş,  

"Mushaf demek hatadır ol safha-i

hayale" bestesini Ahmet Efendi, yeniden ve 

Dede'nin üslubuyla veya bu üsluba en yakın şekilde

yeniden bestelemiş, ancak üzerine yine Dede'nin adını yazmıştır. 

Yine Dede'nin; 

"Gonca-i hurşidine şebnem kadar yar olmadık" mısraları ile başlayan Hicaz

Hümayun, Devr-i Revan Beste'si ve yine Dede'nin Hicaz Hümayun ağır semaisi;

"Etmezem ikrar-ı aşkı saklarım canım gibi".

Kaynak:Türk Musikisinin 100 Bestekarı...

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *