Yahudi ve Hristiyanlara Güvenemeyin..
"Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin.
Onlar birbirinin dostudurlar.
İçinizden kim onları dost edinirse, o da onlardandır. Allah zalim topluluğa hidayet etmez."
(Maide; 5/51)
Rasulullah Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur;
''Ehl-i kitab'ın sözlerini ne tasdik edin ne de yalanlayın; ancak, ''Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve oğullarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilene ve bütün peygamberlere Rableri tarafından gönderilene inanırız;
onlar arasında bir ayrım yapmayız, biz Allah'a teslim olanlarız deyin!'' buyurdu. (Bakara; 136)
İbn-i Abbas (r.a) şöyle demiştir:
''Ey müslümanlar topluluğu! Sizler kitap ehline nasıl soru sorabiliyorsunuz ki!
Halbuki Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz'e indirilen Kitab'ınız, Allah katından indirilen haberlerin en yenisidir.
Sizler onu okuyup duruyorsunuz, ve o hiç karıştırılıp değiştirilmemiştir.
Bir de Allah Te'ala size, kitab ehlinin Allah'ın yazdığı şeyleri tebdil ettiğini, Allah'ın Kitabı'nı elleriyle değiştirip bozduklarını, az bir dünya menfaati elde etmek için kendi yazdıkları şeyleri;
''Bunlar Allah katındandır'' diye insanlara anlattıklarını açıkça haber verdi. (Bakara; 79)
Size gelen ilim, onlara birşey sormaktan sizi nehyetmiyor mu? Hayır, vallahi onlardan hiçbirinin size indirilen Kitap'tan bir bilgi istediğini veya sorduğunu kesinlikle görmüyoruz.'' (Buhari)
Bir gün Hz. Ömer (r.a), elinde bir kısım Tevrat sayfaları ile Peygamber Efendimiz'e gelip;
''Ey Allah'ın Rasulü! Bunlar Tevrat'tan bazı kısımlar. Onları Zurayk Oğulları'na mensup bir arkadaşımdan aldım'' dedi.
Peygamber Efendimiz'in yüzünün rengi birden değişiverdi.
Bunun üzerine Abdullah bin Zeyd (r.a), Hz. Ömer'e;
''Allah senin aklını başından mı aldı?
Rasulullah'ın yüzü ne hale geldi, görmüyor musun?'' dedi.
Hatasını anlayan Hz. Ömer (r.a) hemen;
''Rab olarak Allah'tan, din olarak İslam'dan, peygamber olarak Muhammed (s.a.v)'den, önder olarak Kur'an'dan razı olduk'' dedi.
Bunun üzerine Allah Rasulü'nün yüzünde güller açtı, üzüntüsü gitti.
Sonra da şöyle buyurdu:
''Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, eğer Musa (a.s) aranızda olup da ona uyarak beni terk etseydiniz, derin bir dalalete düşmüş olurdunuz. Siz ümmetler içinde benim nasibimsiniz, ben de peygamberler içinde sizin nasibinizim.'' (Heysemi)
Yahya ibn. Ca'de'den rivayete göre Hazret-i Peygamber (s.a.v)'in ashabından bazı kimseler, yahudilerden duyarak, bir kürek kemiğine yazmış oldukları bazı yazıları Hazret-i Peygamber (s.a.v)'e getirmişlerdi.
Allah'ın Rasulü (s.a.v) onlara şöyle buyurdular:
''Kendi peygamberlerinin getirdiği şeyi bırakıp başka bir peygamberin getirdiğine rağbet etmeleri veya kendi Kitap'larından yüz çevirip başka bir kitaba yönelmeleri bir kavme dalalet olarak yeter!''
Bunun üzerine şu ayet-i kerime nazil oldu:
''Kendilerine okunan bu kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu?
Bunda elbette inanan bir kavim için rahmet ve öğüt vardır.'' (Ankebut; 51)
Alkame ve Esved, ellerinde Ehl-i kitabın kitaplarından alınma bazı bilgilerin yazılı olduğu bir sayfayla İbn Mes'ud (r.a)'ın yanına gitmişlerdi.
İbn. Mes'ud (r.a) ellerindeki sayfaya muttali olunca derhal yazıları sildi.
(Cami'u Beyani'l-İlm)
Bu ve benzer örneklerde görülen bu aksülamelin bir tek açıklaması vardır;
İslam dışı herhangi bir inanç veya kültür unsurunu yansıtan yazılı malzemenin, son derece hızlı bir toplumsal kültürel hareketliliğin yaşandığı bu dönemde, sözlü şifahi kültürden gelen geniş halk kesimini cezbederek inanç safiyetini bulandırabileceği endişesi… (Hz. Ömer ve Nebevi Sünnet)
