KIRILGAN DEMOKRASİYE UZANAN EL
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’e uzanan bir el,
Yalnızca bir insanın yüzüne değil;
Türkiye’nin kırılgan demokrasisine,
Toplumsal barışına ve siyasal olgunluğuna da çarptı.
Bu sıradan gibi görünen ama oldukça organize olduğu şüphesi taşıyan tokat,
Aslında bir ülkenin ne kadar büyük bir nefret atmosferiyle örülü olduğunu gösteren simgesel bir andı.
Tıpkı 2019’da Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırı gibi.
*
Saldırganın bildiğiniz üzere geçmişi karanlık;
İki çocuğunu öldürmüş, cezasını çekmiş, sonra tahliye olmuş.
Adalet sisteminin tartışmalı tahliye uygulamaları bir yana,
Bu kişinin siyasi bir liderin yüzüne tokat atma cesaretini
Nereden bulduğu sorusu üzerinde durulması gereken asıl mesele.
Bu bir cinnet değil. Bu bir sembol.
Saldırganın kişisel öfkesi kadar,
İçinde bulunduğumuz
Kutuplaşmış siyasal atmosferin de bir ürünüdür bu.
Bu tür saldırılar münferit olmaktan çok daha öte anlamlar taşır.
Kemal Kılıçdaroğlu'na yapılan linç girişimi hâlâ hafızalardayken,
Şimdi halefi Özgür Özel’e uzanan el, bir zincirin yeni halkasıdır.
O el, Özgür Özel’in yüzüne uzanmadı sadece.
O el, sandığın meşruiyetine, ifade özgürlüğüne, sivil siyasete uzandı.
Önceki saldırılarda faillerin kahramanlaştırıldığı,
Serbest bırakıldığı, bazen linç anlarının
“Halkın tepkisi” olarak meşrulaştırıldığı bir ülkede,
Asıl yapılması gereken şey;
Benzer şiddet olaylarına karşı
Ortak, tutarlı ve caydırıcı bir siyasi refleks geliştirmek.
Bu, sadece iktidarın değil, tüm partilerin sorumluluğudur.
Saldırıya uğrayan liderin adı değil;
Uğrayan kurum, bu ülkenin demokrasisidir.
Toplumun farklı kesimlerinden
Yükselen öfke ve dayanışma çağrıları umut verici.
Ancak öfkenin kendisi,
Eğer yapıcı bir demokrasi kültürüne dönüşmezse,
Yeni kutuplaşmaların habercisi olur.
Soru artık şu değil: “Neden oldu?”
Soru şudur: “Bir daha olmaması için ne yapacağız?”