06 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Kıssadan hisse...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

İmam-ı Azam Hazretleri'nin genç bir komşusu vardı.

Her gece evine içkili gelir, çıkardığı gürültü ile imamı çok rahatsız ederdi. İmam, gençten hiç şikayetçi olmaz, komşusun'un haline tahammül ederdi. Bir gün başkalarının şikayetinden olsa gerek, genci hapse attılar. Ertesi gece gencin sesini duymayan Ebu Hanife (r.a.) şaşırdı ve:

Genç komşumuzun sesleri niçin kulağımıza gelmiyor? diye sordu.

Efendim, o sarhoşu vali hapse attırdı, dediler.

İmam, ertesi sabah doğruca valinin konağına gitti. Talebeleri, Hocamız her halde valiye teşekkür edecek, diye düşünüyordu. Vali, o'nu görür görmez ayağa firladı. Hürmet etti ve:

Ya imam! Teşriflerinizin sebebini lütfen söyler misiniz? dedi.

O da, komşusu olan gencin serbest bırakılmasını rica etti. Vali:

Efendim, böyle ehemmiyetsiz bir mesele için niye zahmet ettiniz? Haber gönderseydiniz emriniz derhal yerine getirilirdi, cevabını verdi.

Delikanlı serbest bırakıldı. İmam'la karşılaştıklarında oldukça mahcuptu. Kendisini bizzat çok rahatsız etmişti. Ebu Hanife:

Bak biz seni unutmuyoruz, sözleriyle iltifat buyurdu.

Genç kısa zaman sonra tövbe etti ve İmam'ın talebeleri arasında katıldı.

Onlar, kimseyi itmiyor, kınamıyor, suçlamıyor, belki sadece kendine zulmeden zavallılara acıyor ve yardım etmeye çalışıyorlardı. Başkası ne yaparsa yapsın, onlar kendilerine düşüni yapıyordu.

İnsanların ayıplarını araştırıp, ifşa etmeyi bırakarak, kendi ayıplarını araştıması, kendi nefsini kontrol etmeyi bilmelidir.

Feridüddin Attar (k.s) şöyle der:

''Bir ahmak şu dört ayıptan bilinir,

Ahmak olan her defterden silinir.

Başkalarında kusur arar,

Kendi yaman cimridir, herkesten cömertlik arar.

Güya Hakkın yolundadır, huyuyla herkesi dağlar.

Sevgi bekler insanlardan, haktan bucak bucak kaçar.

Bir şey demem ötekilerine ama şu

cimrilik hastalığı yok mu?

Kepaze eder insanı, gelen taşlar

giden taşlar.''

*****

İnsanlar önce kendi nefislerini terbiye etmelidir. Niyetlerinini güzelleştirilmeli.

Mevlana, şöyle söyler:

''Nefsin, üzüm ve hurma gibi tatlı

şeylerin sarhoşu oldukça, ruhunun üzüm salkımlarını görebilirmisin?

Bilgi sınırı olmayan bir denizdir.

Bilgi dileyen ise denizlere dalan bir

dalgıçtır.

Bulutlar ağlamasa yeşillikler nasıl güler?

İki parmağın ucunu gözüne koy. Bir şey görebiliyor musun dünyadan? Sen göremiyorsun diye bu alem yok değildir.

A kardeş, keskin kılıcın üzerine atılmadasın, tövbe ve kulluk haklarını almadan gitme.

O dağa bir kuş kondu, sonra da uçup gitti. Bak da gör, o dağda ne bir fazlalık var ne bie eksilme.''

*****

Dünya bir imtihan dünyasıdır.Önemli olan, dünyada güzellikle yaşamak, güzel olanı yapmak ve ahirete de imtihanı kazanmış olarak gidebilmek.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *