Abdullah İbn. Amr'ın ağzından...
Bir gün, Resûlullahın etrafında oturmuş, hadîs-i şerîf yazıyorduk. Bir ara Resûl-i ekreme; ''İstanbul ve Roma şehirlerinden hangisi daha evvel feth edilecek''? diye soruldu. ''En önce Heraklius'un şehri olan İstanbul fetholunacaktır'', buyurdular.
Abdullah bin Amr'ın ilminden en çok istifâde eden muhitlerden biri de Basra'dır. Bu şehre vâli tâyin edilenler, o'nun derslerine koşmayı başlıca vazîfe biliyorlardı. Naklettiği ilimlerden bütün Müslümanlar faydalanmıştır. Arapçadan başka İbrânice ve Süryânice de bilen Abdullah bin Amr, Resûlullah efendimizin mübârek ağızlarından işiterek topladığı hadîs-i şerîf mecmûasına, son derece titizlik gösterirdi.
İmâm-ı Mücâhid diyor ki:
Abdullah bin Amr'ın elinde bulunan kitaplarından hangisine bakmak istesek, mâni olmazdı. Fakat bu hadîs-i şerîf mecmûalarından birini okumak istediğimiz zaman, o'na son derece îtinâ gösterir ve, ''Ben, bunu bizzat Resûl-i ekremin mübârek ağzından işiterek topladım. Onu, bütün dünyaya değişmem'', derdi.
Yedi yüz civârında hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir...
Abdullah bin Amr bin Âs hazretleri, uzun boylu, yakışıklı bir zât idi. Zühd ve takvâsı çok olup, zirâatle iştigâl eder ve geçimini bu yoldan sağlardı. Son derece cömert olup, eline geçeni dağıtır ve herkesi memnûn ederdi. 684 târihinde yetmişiki yaşlarında Şam'da vefât etti.
Hayrın en iyisi:
Bir gün Hz. Abdullah'a soruldu
''Şerrin en fenâsı ve hayrın en iyisi hangisidir?'' Buyurdu ki:
Hayrın en iyisi: ''doğru söz, kötülüğü düşünmeyen kalb ve itâat eden hanımdır.''
Şerlerin de en fenâsı: yalan söz, fenâ kalb ve itâat etmeyen hanımdır.
Hz. Abdullah şöyle bildiriyor:
Bir gün Resûl-i ekreme, ''Yâ Resûlallah! Müslümanın hangisi hayırlıdır'' diye sorduğum zaman buyurdular ki: ''Fakîrleri doyuran, tanıyıp-tanımadığı her Müslümana iltifât edendir.'' Abdullah bin Amr, buyururdu ki:- Resûlullahtan işittim. ''İlmin azalması, âlimlerin azalması ile olur. Câhil din adamları, kendi görüşleri ile fetvâ vererek fitne çıkarırlar, insanları doğru yoldan saptırırlar.'' Abdullah bin Amr hazretleri, gece sabaha kadar namaz kılar, gündüzleri oruç tutardı. Harâmdan son derece sakınır, hattâ mubâhların çoğunu da terkederdi. Kur'ân-ı kerîmi çok okurdu. Ba'zan gece lâmbayı söndürür, Allah korkusundan sabaha kadar ağlardı.Çok ağlamaktan dolayı ömrünün sonuna doğru gözleri görmez olmuştu.
Hz. Abdullah, misâfire ikrâmı çok severdi. Bununla ilgili Resûlullahtan işittiği şu hadîsi söylerdi: ''Allaha ve âhıret gününe îmân eden, misâfirine ikrâm etsin! Allaha ve âhıret gününe inanan, komşusuna hürmet etsin! Allaha ve âhıret gününe îmân eden, ya hayır söylesin, yâhut sussun.''Abdullah bin Amr hazretleri şöyle anlatir:
Birisi Resûl-i ekreme gelip cihâda gitmek için izin istedi. Resûlullah efendimiz, o kimseye buyurdu ki: ''Anan baban hayatta mı?- Evet hayattalar yâ Resûlallah!- Onların yanına dön ve hizmetlerinde bulun!
Hz. Abdullah bin Amr bin Âs'ın hikmetli sözleri çoktur. Buyurdular ki:''Faydasız söz söylemeyiniz!'' Müzevvirlik, ara bozuculuk ve iki dostun arasını açmak, Allah'ü Teâlânın gadabına sebep olur. Eğer siz benim bildiğime vâkıf olsaydınız, çok ağlardınız.''
Hz. Abdullah, meşhûr Mısır fâtihi Âmr bin Âs'ın oğlu olup, 616 yılında doğmuştur. Annesi, Rayta binti Münebbih'dir. Babasından önce îmân etti. Müslüman olmadan önce adı Âs idi. Peygamber efendimiz Abdullah olarak değiştirdi. Künyesi, Ebû Abdurrahmân'dır.
