Efendimizin Bülbüllri...
Efendimize ilk iman edenlerden biri ve sonradan o'na müezzin olan Bilal-i Habeşi, aslen Habeşli'dir. Anasının adı Hamâme, babasının adı, Rebah, künyesi Abdullah'tır.
Hz. Bilâl, İslâm'ın ilk tebliğ yıllarında Ümeyye b. Halefin kölesi idi. İslâm'ın ortaya çıktığı yıllarda bir çok kimse, soy ve soplarının yüksekliğine, şirk toplumu içindeki nüfuzlarına bakarak kavim ve kabile taassubuna düşmüş, islâm'a cephe almış ve sapıklıkta kalmışlardı. Bilâl b. Rebah gibi kimseler de zayıf ve acizliklerine rağmen hak davete uyup şirkten kurtulmuşlardı. İşte Bilâl, İslâm davetine ilk icabet edenlerden biridir.
Ümeyye b. Halef, kölesi Bilâl'in müslüman olduğunu anladıktan sonra, o'nu İslâm'dan çevirmek için yapmadığı eziyet ve işkence kalmamıştı. Ümeyye, öğlen vakti güneşin bir yanardağ kesildiği anda, Bilâl'i alır, kızgın kumların üzerine yatırır, sırtına kocaman bir taş koyar ve, ''Lat ve Uzza'ya iman et. Yoksa onlara iman edinceye kadar böylece kalacaksın'' derdi.
Bilâl'in kızgın kumlar üzerinde sırtı yanar, göğsü yanar, nefesi tıkanır, bu müthiş işkence altında saatlerce kıvranırdı. Fakat dudaklarında daima şu sözler dökülürdü: ''Allah'u Ahad, Allah'u Ahad''. Allah birdir, Allah birdir. O'nun bu durumu, müşrikleri bile hayrete düşürürdü. O, geçim için, makam ve mevki için başka ilâhlara sığınmazdı. O, biliyordu ki hüküm Allah'a aittir, rızık Allah'a aittir. Öldürmek ve yaşatmak Allah'ın elindedir.
****
İbn Ümm-i Mektum...
İsmi, Amr, İbn Ümm-i Mektum. Anne tarafı pek meşhur olduğu için annesine izafetle tanındı. Çocukken gözlerini kaybetti. İlk müslümanlardan ve ilk muhacirlerdendi. "A'ma" olduğu Abese Suresi ayetlerinde yer aldı. Kendisinden dolayı Hz. Peygamber Allah Te'al'a tarafından uyarıldı.
İbn Sa'd'ın verdiği habere göre O, Hz. Peygamber'den önce Medine'ye hicret etti. Mus'ab b.Umeyr ile birlikte Medineli müslümanlara Kur'an öğretti.Kendisi hafızdı. Hicret ettiği zaman " geridekiler ne yapıyor?" diye sorulunca, " onlar da benim izimde.." diyerek, hicretin devam edeceğini bildirdi.
A'ma olmasına rağmen Hz.Peygamber o'nu Bilal ile birlikte müezzinlikle görevlendirdi. Aynı zamanda ona Hz. Peygamber toplam onüç kez Medine'de kâimmekamlık verdi. Kendisi, "mazeret sahipleri hariç"68. ayetiyle cihaddan muafdı. Buna rağmen onda son derece güçlü bir cihad arzu ve şevki vardı. "Sancağı bana verin. Çünkü ben a'mayım, kaçamam. Beni düşman safları ile aramıza dikin" derdi.
Hatta bir keresinde; Resulullah hakkında ileri geri konuşarak kendisine eziyet eden yahudi bir kadını yakalayıp öldürdü. Olayı Resulullah'a şu sözlerle anlattı:
"O, Allah ve Resulü hakkında bana eziyet ediyordu" Hz.Peygamber de:
"Allah o'nu rahmetinden uzaklaştırsın, kanı hederdir. " buyurdu. Kısas veya diyet'e hükmetmedi.
İbn Ümmi Mektum, savaşta bağıra çağıra askeri teşci eder, düşmana korku salardı. Kadisiye savaşına zırh giymiş ve elinde siyah bir sancak olduğu halde katılmıştı.
İbn Ümm-i Mektum, Bilal-i Habeşî hazretleriyle birlikte Mescid-i Nebevî'de müezzinlik yaptı. Ramazan aylarında bazen biri, bazen diğeri erkence ötekisi de tam vaktinde sabah ezanı okurdu. Böylece sahurun başlangıcı ve sonu ilan edilmiş olurdu.
Gözü görmez ve evi uzak olduğu halde, her namaz vakti Resulullah'ın yanında Mescid-i Nebevî'de olmaya son derece dikkat ve ısrar gösterirdi. Bu da o'nun Resulullah'ın meclisine devam arzusun'un bir neticesiydi.
***
Ebû Mahzûre
Hz. Peygamberin dört müezzininden biri olan Ebû Mahzûre, garib ve fakat dikkat çekici bir biçimde müezzin olmuştu.. Kendisi olayı şöyle anlatmaktadır:
" Peygamber (s.a.v) Huneyn Savaşından dönmekteydi. Ben, hepsi Mekkeli olan on kişilik bir gençler grubuyla beraberdim. Huneyn yolunda Resulullah île karşılaştık. Resulullah'ın müezzini namaz için ezan okuyordu. Biz bir köşeye çekildik ve alay ederek müezzinin söylediklerini tekrar etmeye başladık. Bizi Resulullah duymuştu. Ezan bittikten sonra " şunların içinde güzel sesli biri var, diye gönderdiği adamlar bizi huzuruna götürdüler. Resulullah :
"Sesi gür olanınız hanginiz?" buyurdu?
Yanımdakilerin tamamı beni gösterdiler. Resulullah onları saldı. Beni yanında alıkoydu. Sonra bana;
"Haydi bir ezan oku!" buyurdu.
Resulullah'dan ve bana emrettiği işten son derece nefret ettiğim halde, çaresiz, kalktım, önün de ayakta durdum. Bizzat kendisi bana ezan'ın okunuşu'nu telkin etti, öğretti.
Ben ezanı bitirdiğim zaman, içinde bir mikdar gümüş para bulunan bir kese verdi. Daha sonra alnımı, göğsümü sıvazladı ve ; " Mübarek olsun " buyurdu. Ben:
Ya Resülallah, Mekke'de ezan okumama müsaade et! dedim.
" Müsaade ettim" buyurdu.
İşte o anda, Resulullah'a karşı duyduğum kin ve nefretten bende eser kalmamış gönlüm ona karşı sevgi ile dolup taşmıştı.
Mekke valisi Attab b. Esid'e geldim ve o'nun valiliği süresince Resulullah'ın emriyle Mekke'de müezzinlik yaptım.
Ezan ile eğlenme olayından bir müezzin çıkarmak, işte Peygamberi usul ve insanları iyiye yönlendirme basireti bu olsa gerekti. O'nu sevgili Peygamberimiz örneklendirmişti. Bu tavır her İslam davetçisi için en güzel örnekti.
Ebu Mahzûre'nin, Hz. Peygamber tarafından okşandı diye, başının ön kısmındaki saçları hiç kestirmediği kaydedilmektedir.
Bu da onun Peygamber' e bağlılığının bir göstergesiydi.
Ebû Mahzure gür ve tatlı sesliydi. Hicrî 59 yılında vefat edinceye kadar Mescid-i Haram'da müezzinlik yaptı.
Ammar b.Yasir'in mevlası Sa'd b. Aiz, karaz denilen selem ağacı ticaret yaptığı için Sa'd el-Karaz diye meşhur oldu. Kendisinden nakledildiğine göre, Hz.Peygamber Kuba'ya geldiği zaman Bilal, Hz. Peygamberin gelişini millete duyurmak için ezan okurdu. Bir sebeple ezan okuyan da olmamıştı. Sa'd, kendiliğinden kalkıp ezan okudu. Hz. Peygamberin sorusu üzerine de, " Sizin geldiğinizi haber vermek istedim" diye cevap verdi. Hz. Peygamber onun bu düşüncesinden memnun oldu ve kendisine "Bilal'i yanımda görmediğin zaman, sen hep ezan oku!" buyurdu. Sa'd da böylece Hz. Peygamberin Kuba'ya gelişlerinde tabî Bilal yoksa- ezan okumaya başladı. Hz. Peygamberin vefatından sonra Bilal el-Habeşî Medine'den ayrılınca Halife'nin emriyle Sa'd, Mescid-i Nebî'ye müezzin oldu. Haccac zamanında vefat edinceye kadar orada görevini sürdürdü.
