Müezzin başı Hacı Haşim bey...
1815 yılında İstanbul-Fatih'de Sarıgüzel semtinde dünyaya gelmiştir. 1013 Seyyid Mehmed Sadık Ağa, isminde bir şahsın oğlu olan Hâşim Bey; ''1823 yılında ve henüz sekiz yaşında iken Enderün-i Hümayun'a çırak olmuştur.'' Fevkalade güzel bir sese ve sesi kadar da güzel bir yüze sahipti. Enderun'da özel bir ilgi ile yetiştirilmiştir. Nail Bey'in el yazması notları arasında Hâşim Bey için: "Hazîne Koğuşu'nda çavuş mülazımı iken, 2 Haziran 1827'de çavuşluğa yükselmiş ve başndan sırmalı takkeyi çıkararak çavuşlara mahsus yeleği giymiştir" yazılıdır.
Yeniçerilerin ortadan kaldırılmasından sonra kurulan ''Asakir-i Mansure-i Nizamiye-i Berriye'ye, Nisan 1827 tarihinde yüzbaşı olarak tayin edilmiş, Haziran 1828'de ise, süvariliğe nakledilerek, rütbesi küçültülmüş ve onbaşı olmuştur. Hıfza'da çalışmış olan Hâşim Bey, Sultan II. Mahmud'un ölümünden sonra müezzinbaşılığa kadar yükselmiştir. 1844 yılında Hacca gitmiş, 1847'de Sultan Abdülmecid'in musahibliğiyle yeniden Enderün'a girmişse de 1860'da azlolunmuştur.
Fasıl geceleri mabeynde, diğer zamanlar ise, evinde bulunurmuş. Sultan Abdülaziz'in tahta çıkmasıyla bu padişaha müezzinbaşı olmuş ve sekiz yıl süreyle bu görevini sürdürmüştür. 1834'de Soğancıbaşı Hacı Emin Ağa isminde bir şahsın kızı olan Münîre Hanım'la evlenmiş ve bu evlilikten üç çocukları Rasih Bey - Hayri Bey Hatice Hanım olmuştur. Kayınpederinin ölümüne kadar onun Üsküdar-Ayazma cıvarındaki yalısında oturmuşlardır. 1859 yılında Münîre Hanım'dan ayrılmış ve aynı yıl Huri Cinan isimli bir Çerkeş kızı ile evlenmiştir. 1862 yılında bu eşi ölmüştür. 1865 yılında Üsküdar'da İmrahor'da çeşmenin karşısındaki evi yaptrmış ve burada oturmaya başlamıştır. Üçüncü kere evlenmiş ve bu eşi Zehra Hanım'dan da bir oğlu olmuştur. Kırçıl ve seyrek sakallı, zayıf, kara gözlü, uzun boylu, güzel bir kişi olan Hâşim Bey, 1868 yılında İmrahor'daki evinde ölmüş ve Karacaahmed Mezarlığı'na defnedilmiştir. Kendisi hem Mevlevi, hem Bektaşî idi. Sadece Bektaşî olduğu belirtilen mezar taşında kırmızı fes ve yaldızlı püskül, fesin altında ise, Bektaşî tacı kazınmış. Tacın altında da:
"Tarîkat-i Aliyye neyzen fukarasından hace-i musiki, ser-sâazendegân-i hâssadan Hâşim Bey, ruhu için Fatiha 1285" yazılıydı. Mezar taşı yok olmuş, mezarı kaybolmuştur.
Klasik Türk musikisinin değerli, seçkin bestekarlarından biri olan Hâşim Bey, musikiyi Enderun'da Hammamîzade İsmail Dede Efendi'den 1824 başlayarak 1846 tarihine, yani Dede'nin ölümüne kadar meşketmiştir. Diğer hocası Dellalzade İsmail Efendi'dir. Çok iyi yetişen Hâşim Bey, güzel sesini fevkalade kullanan usta bir hanende olmuştur. Beşiktaş Mevlevîhanesi şeyhi Hasan Nafîz Dede'ye ve Eyüp-Bahariye Bektaşî şeyhi Hafız Baba'ya da devam eden Hâşim Bey, sağlam bir teknik, mükemmel makam seyirleri, asîl ve zengin nağmelerle bestelediği eserlerle bestekarliktaki üstün niteliklerim ispat etmiştir.Türk musikisi şarkı formunun en büyük bestekarı sayılan Hacı Arif Bey'e, Bolahenk Nuri Bey'e, Hacı Faik Bey ve ağabeyi Neyzen Salim Bey'e hocalık etmiş, günümüzde artık kullanılmayan Tarz-ı Nevin makamım terkip etmiştir.
Kaynak :
Aksüt, Sâdun.
