09 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
9°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Ebu Hanife...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

SOYLU bir aileye mensup olan İmam-ı Azam'ın adı Numan, babası, Sabit b. Zuta, O'nun da babası Numan b. Merzuban'dır. Dedesi Merzuban Hz. Ömer döneminde Müslüman olup daha sonra Küfe'ye göç ederek oraya yerleşmiştir. İmam Ebu Hanife, Halife Mervan b. Abdu'l-Melik'in hilafeti döneminde, hicri 80 yılında, doğruluk ve takva sahibi bir anne babanın çocuğu olarak dünyaya geldi. Bu sayede çok sayıda ashabı kiramla aynı dönemi paylaştı. Bunların bazılarıyla karşılaştı ve bir kısmından hadis rivayet etti. Hadis dinlediği sahabiler arasında; ''Abdullah b. Haris b. Cez'i-z-Zebidi, Enes b. Malik, Abdullah b. Ebi Evfa, Sehl b. Sa'd es-Saidi, Ebu Tufayl Amir b. Vâsile Leysi, Vasile b. Eska ve Aişe b. Acret'' bulunmaktadır. Ebu Hanife, Efendimimiz'in müjdelediği en hayırlı üç kuşak arasına girmektedir.

Ebu Hanife'nin babası Sabit, küçük yaşta Hz. Ali'nin yanına gitmiş ve Hz. Ali, ona ve ailesine bereket duası yapmıştır. İmam-ı Azam, cömert, zengin, erdemli ve Müslüman bir ailenin içinde büyüyüp, yetişmiştir.

Ebu Hanife Kur'an-ı Kerim'i küçük yaşta ezberledi.

İmam-ı Azam sapık ve inkârcılarla mücadelede başarılı olabilmek için önce kelam ve münazara ilmini öğrendi ve onların şüphelerini izale etti. Daha sonra fıkıh ilmini öğrenmeye ve araştırmaya başladı.

İmam-ı Azam sayısı 4000'e ulaşan önemli ve büyük âlimden ders almiştir. Bunların yedisi sahabe-i kiram, yetmişi tabiun âlimlerindendir.Geri kalanı ise, etbau't-tabiindendir.

Ebu Hanife hadis hafızlarının müracaat kaynağıydı.Kendisinden çok sayıda hadis rivayet edilmiştir. Yine ondan birçok sünnet uzmanı hadis almıştır. Bu uzmanlar: ''Sufyan es-Sevri, İbn Uyeyne, Veki, Abdullah b. Mubarek, Yahya b. Said Kahtan, Ebu Yusuf, Muhammed b. Hasan Şeybani, Leys b. Sa'd, Abdurrrezzak San'ani ve diğerleridir.''

Ebu Hanife'nin adı cerh ve tadil imamları arasında da geçmektedir.

Rivayet etmiş olduğu hadislerin isnadı sahih hadis meratibinin şartlarını tekeffül etmiş en sahih isnadlardan oluşmaktadır.

İbn-u Zerruk şöyle demektedir: ''Nasıl ki fıkıh ilmi yapılacak işlerin düzgün yapılmasını ve düzenin korunmasını sağlar, hükümlerin uygulanması için alınan kararın haklılık gerekçesini hikmetini ortaya koyar, kelam ilmi yargıya götürecek öncülleri delilleriyle gerçekleştirip imanı kesin bilgiyle süsler, tıp ilmi insanın vücudunu korur, nahiv ilmi de dilde galat yapmadan düzgün konuşmayı sağlar ise; tasavvuf da kalpleri düzeltip masivadan ayırarak yalnızca Allah Te'ala'ya tahsis eder.

Cüneyd-i Bağdadi diyor ki:

Tasavvuf; ''aziz ve değerli olan herkesi işleyerek cevherini ortaya çıkarmak ve kalitesiz olanı da elemektir.''

İmam-ı Azam'ın takvası, ibadeti ve zühdü kalbi ahlaki kötülüklerden arı, her çeşit faziletle süslü, Allah ve Resulü'nün getirdiklerine sıkı sıkıya bağlıdır. O, evliyaların ve imamlarının en büyüğüydü. İmam Abdullah b. el-Mübarek:

''Ebu Hanife'den daha çok Allah'tan korkan birisini görmedim.'' demektedir. Abdurrezzak b. Hemmam; ''Ebu Hanife'ye her rastladığımda gözlerinde ve yanaklarında ağlama izlerini görürdüm.''

Hafs b. Abdurrrahman: ''Ben, takva sahibi, zahit, fakih ve âlimlerden çeşitli insanlarla birlikte oldum. Ama İmam-ı Azam gibi bütün özellikleri kendisinde toplayan hiç kimseyi görmedim.''

İmam Ahmed b. Hanbel;

''O, âlim, zahit ve takva ehlidir. Hiç kimsenin sahip olamayacağı maddi imkanlarına karşılık yine de ahiret yurdunu tercih edenlerdendir.''

İmam Kuşeyri, risalesinin takva bahsinde şunlari söyler; ''Ebu Hanife alacaklısının ağacının gölgesinde oturmaz ve şöyle derdi: 'Her verilen borç beraberinde bir menfaat getiriyorsa o faizdir.''

Muhammed b. Hasan eş-Şeybani şunları söylemektedir;

''Ebu Hanife zamanında tekti. O'nun dünyadan ayrılması, ilimde, keremde, lütufta, takvada ve Allah için tercih etmede dağ gibi olan birinin ilim ve fıkhıyla birlikte yeryüzünü terketmesi demekti.''

Hasan b. İsmail b. Mücalit babasından şunları rivayet etmektedir: ''Bir gün Harun Reşid'in yanında oturuyordum ki o esnada yanımıza Kadı Ebu Yusuf girdi. Harun ona dedi ki; ''Ebu Hanife'nin özelliklerinden bize bahset.'' Ebu Yusuf; ''Allah'a yemin olsun ki haramlardan kaçınmada çok titizdi. Dünyaya önem veren insanlarla oturup kalkmazdı. Çoğu zaman susmayı tercih ederdi. Devamlı tefekkür ederdi. Ağzından malayani laflar çıkmaz, boş konuşmazdı. Soru sorulduğunda cevabı biliyorsa o anda verirdi. Ey Müminlerin Emiri! Ben onu hep kendini ve dinini koruyan, insanlar yerine kendi nefsinin tezkiyesiyle meşgul olan biri olarak bildim. Herkes hakkında hayırdan başka bir şey konuşmazdı.'' Harun Reşid; ''Bu salihlerin ahlakıdır.'' diye karşılık verdi.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *