Ümmü Süleym r.a...
ALLAH Rasulü'nün (s.a.v) süt teyzesidir...Yıllarca O'na hizmet etmiş meşhur sahâbî, Enes b. Mâlik'in annesi... İsmi; Rumeysâ, Ümm-ü Süleym ise, künyesidir...
Cahiliye döneminde Mâlik b. Nadr ile evlenmiş, ondan Enes b. Mâlik'i dünyaya getirmiştir. Ensâr'dan ilk müslüman olanlarla birlikte İslam'ı seçmiş, kocasının bir seferde öldürülmesinden sonra da müslüman olması şartıyla Ebû Talha ile evlenmiştir. Efendimiz (s.a.s)'den 14 hadis rivayet etmiştir.
İlk kocasının öldürülmesinden bir müddet sonra Medine'de kabilesinin reisi olan ve okçuluğu ile meşhur Ebû Talha, Ümm-ü Süleym'e evlenme teklifinde bulunmuş, o ise şu karşılığı vermişti: "Senin gibisini kim reddedebilir? Fakat biliyorsun ki ben mü'mine bir kadınım, sen ise, mü'min değilsin. Bu yüzden teklifini kabul edemem." Bunun üzerine Ebû Talha her türlü mücevherden istediği kadar verebileceğini söyledi. Çünkü evlenmek istediği kadın, her istediği verilecek bir kadındı. Fakat onun derdi ise, mücevher gibi şeylerden tamamen farklıydı. Ebû Talha'nın îmânına sebep olmak için güzel bir fırsat yakalamıştı...Önce ona tapmakta olduğu putların âcizliğinden, Allah-ü Te'âlâ'nın ise, her şeye gücü yettiğinden bahsetti. Kalbinin yumuşadığını görünce de; müslüman olduğu takdirde kendisiyle evlenebileceğini, mihir olarak da bu güzel hediyeden başka hiç bir şey istemediğini söyledi. Bütün bunlar Ebû Talha'yı adeta büyülemiş ve müslüman olmasına yetmişti. Ümm-ü Süleym de oğlu Enes'in bülûğa ermesini bekledikten sonra Ebû Talha ile evlenmişti.
Ümm-ü Süleym'in, Ebû Talha ile evliliğinden dünyaya gelen Ebû Umeyr bir gün hastalanıp, babası evde yokken vefat etmişti. Allah Rasûlü'nün (s.a.v) ölüye ağlamayacaklarına söz aldığı kadınlardan olan Ümm-ü Süleym, eve dönen kocasına ilk etapta durumu hiç farkettirmeyip ancak bir gece geçtikten sonra haber verecek kadar büyük bir sabır kahramanlığı sergilemişti.
Rasûl-ü Ekrem (s.a.v) Medine'ye teşrif buyurduğu sıralarda herkes bir hediyeyle O'na geliyordu. Ümm-ü Süleym de 12 yaşındaki oğlu Enes'i getirmiş:"Müsaade ederseniz size hizmet etsin." demişti.
Efendimiz (s.a.s) çok kere Ümm-ü Süleym'in evine teşrif eder, orada istirahat buyururlardı. Bir gün yine kaylûle uykusundayken, mübarek alnı terlemişti. Ümm-ü Süleym de gelip bir mendille terini alıyor, elindeki şişeye topluyordu. O sırada uyanıp, ne olduğunu soran Efendimiz (s.a.s)'e şöyle cevap vermişti:"Yâ Rasûlallah... Senin terini alıyor, kendi kokumuza katıyoruz. Çünkü senin kokun, kokuların en güzelidir."
Efendimiz'e (s.a.v) âit en küçük bir şeye dahi bu kadar saygılıydı. Hatta bir defasında evindeki bir su tulumundan içti diye, ağzının değdiği yeri kesip saklamış, bir daha da kullanmamıştı. Efendimiz (s.a.s) de ona iltifatta bulunurlardı. Kendisine, çoluk çocuğuna ve ailesine çok dua etmiş, onlar için Allah'dan hayır ve bereket istemişlerdi.
Ümm-ü Süleym, harplerin çoğuna iştirak etmişti. Uhud'da askerlerin hizmeti için adeta paçaları sıvamış gibiydi. Omuzunda su taşıyor, getirip milletin susuzluğunu gideriyor, yaralıların yaralarıyla uğraşıyordu. Kocası Ebû Talha görünce şaşırmış, sonra da Efendimiz'e (s.a.v): "Ümm-ü Süleym'in hançerini gördün mü Yâ Rasûlallah? " demişti. Efendimiz (s.a.v) hançeri ne yapacağını sorunca Ümm-ü Süleym şu cevabı vermişti: "Bunu bugünler için saklamıştım. Hele müşriklerden biri yaklaşsın; karnını nasıl deşiyorum görün..." Efendimiz (s.a.v) tebessüm ederek: "Ey ümm-ü Süleym. Allah sana kâfîdir ve O gerekeni yapar." buyurmuştu. Harp esnasında müslüman saflarında bir dağılma başgösterince hançerini eline almış, erkeklere erkekoğlu erkek olma yollarını göstermişti. Efendimiz (s.a.v)'e bir şey olur endişesi o kadar onu dilgir ediyordu ki gelip O'na:"Yâ Rasûlallah... Eğer izin verirseniz, paniğe uğrayıp da etrafınızdan ayrılanları da öldüreyim." deyivermişti. O'nun yalnız bırakılmasına hiç tahammülü yoktu.
Ümm-ü Süleym böyle olunca, Efendimiz (s.a.v)'in müjdesi de şu şekilde oluyordu: "Gördüm ki ben cennete girmişim... Bir aralık bir kıpırtı hissettim. Bir de baktım; Ebû Talha'nın hanımı Rumeysâ (Ümm-ü Süleym."
