13 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
13°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

İbin Semmak...!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

 

 

Evliyânın büyüklerinden. İsmi, Muhammed bin Sabih, künyesi; ''Ebü'l-Abbâs'tır.'' İbn-i Semmâk lakabı ile meşhur oldu. Kûfelidir. Doğum târihi bilinmemektedir. H.183 senesi Kûfe'de vefât etti.

İbn-i Semmâk, zamânının önde gelen âlimlerinden ilim ve edeb öğrendi. Hişam bin Urve, A'meş ve başkalarından hadîs dinledi ve bu ilimde mütehassıs oldu. Ahmed bin Hanbel kendisinden hadîs rivâyetinde bulundu. Ma'rûf-u Kerhî talebelerinin önde gelenlerindendir.

İbn-i Semmâk, bir ara Bağdât'a gelip Hârûn Reşîd ile görüştü ve ona nasîhatlarda bulundu. Bir gün;

"Ey müminlerin emîri! Senin Allah'ü Te'âlâ'nın huzûrunda bir yerin vardır. Ancak ilâhî huzurda duruşun bittikten sonra Cennet'e veya Cehennem'e gideceksin. Acaba senin yerin hangisi olacak?" buyurdu. Hârûn Reşîd bu sözleri duyunca kendini tutamayıp ağlamaya başladı.

İbn-i Semmâk hazretleri ömrünü Kûfe'de geçirdi.

İbn-i Semmâk, bildiklerini, öğrendiklerini yerine getiren Allah'ın sevgili bir kuluydu. Bir vâzında; "İçinizde Allah'ü te'âlâyı hatırlatan fakat kendileri unutan pekçok kimseler vardır.Yine öyleleri vardır ki, Allah'ü Te'âlânın yasak, haram kıldığı şeylere karşı cüretkâr olup, haram işledikleri halde, başkalarını Allah'ü Te'âlâ'ya yaklaştırmaya çalışırlar. Yine sizden öyleleri vardır ki, kendileri Allah'ü Te'âlâ'dan kaçtıkları halde, insanları Hakk'a çağırırlar." diyerek, ilmiyle âmil olmayan, bildikleriyle amel etmeyen ve gaflet içinde kalanların hâlini dile getirdi.

Muhammed bin el-Yemân anlatır: Bağdâtlı arkadaşlarımdan birisi, İbn-i Semmâk'a mektup yazıp, dünyâyı kendisine anlatmasını istedi. Cevabında; "Allah'ü Te'âlâ dünyâyı şehvetlerle ve âfetlerle doldurdu, helâlleri güçlüklerle, haramları da mesûliyetlerle birleştirdi. Helâller için hesâba çekeceğini, haramlar için azâb edeceğini bildirdi. Vesselâm." yazarak, gönderdi.

"Akıllı kimselerin arzusu, düşüncesi, Cehennem'den kurtulmak ve haramlardan kaçmaktır. Ahmak olanın arzusu, oyun ve eğlencedir." ve "Ölüm meleği yastığının dibinde durduğu halde uyuyup gaflete dalan kimseye çok şaşılır." sözleriyle âhireti unutup gaflette olan insanlara duyduğu hayreti bildirmiştir.

İnsanlar üç kısımdır:

Birincileri, günahkârlar sınıfı olup, günahlarına tövbe edip bir daha günahlara dönmek istemeyenlerdir. Bunlar iyidir.

İkincileri, günah işlerler, sonra tekrar tekrar günah işlerler, sonra üzülürler, sonra yine günah işlerler, sonra da ağlarlar.Bunların kurtulması umulur.Fakat helâk da olabilirler.

Üçüncüleri, günah işlerlerken pişman olmazlar, pişman olurlar üzülmezler ve yine günah işlerler ağlamazlar. Bunlar Cennet yolundan Cehennem yoluna sapmış olanlardır, buyurdu.

Yine; "İnsan günahlardan sakındığı kadar, Allah'ü Te'âlâ'yı tanır" buyurarak, Allah'ü Te'âlâ'yı tanıyan kimsenin günah işlemeyeceğini bildirmiştir.

Ömründe hiç evlenmedi: Kendisine;

"Niçin evlenmiyorsunuz?" diye sorduklarında; "Ben bir şeytanla başa çıkamıyorum. İki şeytanla nasıl baş edebilirim?" buyurdu.

Bir gün kendisine amelsiz ilimden sordular, O; "Amelsiz ilim peşinde koşanın misâli şeytandır. Kendisini makam, mevki arzusuna kaptıranın misâlî Firavun'dur. Yâni makam korkusundan îmân etmemiştir." sözleriyle amelsiz ilim sâhiplerini ve makam, mevki peşinde koşanların hâlini haber verdi.

Riyâkar kimse hakkında da;

Hıristiyan bir genç iken, İbn-i Semmâk'tan işittiği sözlerden kalbinde îmân nûru parlayan Mârûf-i Kerhî'yi, İmâm-ı Ali Rızâ'ya götüren ve orada îmân etmesine sebeb olan İbn-i Semmâk'tır. Allah'ü Te'âlâ'ya itâat edenleri çok severdi. Bu sebeple vefâtından az önce;

"Yâ Rabbî! Âsî olduğum zamanlarda bile sana itâat edenleri sevdiğimi bilirsin. Benim itâatkâr kullarına olan bu sevgimi isyân ve günahlarıma keffâret say." buyurdu.

İbn-i Semmâk, bir ara Hârûn Reşîd'in bulunduğu bir meclise geldi. Ashâb-ı kirâmı ve hazret-i Ebû Bekr, Ömer ve Osman'ı şu sözlerle medh etti: "Allah'ü Te'âlâ'ya hamd olsun, Resûlullah efendimize salât ve selâm olsun. Sonradan gelenlerden, yâni Ashâb-ı kirâmdan olmayanlardan bin tânesi, Ashâb-ı kirâmdan en aşağıda olanın derecesine yaklaşamaz. Onlar Allah'ü Te'âlâ'nın azâbından emîn oldular. Babalarımız ve dedelerimiz de îmân edip, kılıç korkusundan emîn oldular. Yâ Ebâ Bekr! Sen Allah'ü Te'âlâ'ya kulluk ve itâatte öyle bir dereceye ulaştın ki, Allah'ü Te'âlâ Kur'ân-ı kerîmde seni medhü senâ ediyor. Yâ Ömer! Sen bir halîfe, emîr değil, müslümanların babasısın.Yâ Osman! Sen mazlûmsun ve günahsız olarak şehîd edilip defnedildin. Sen olgunluk yaşında idin. Ama küçük bir çocuk gibi günahsız vefât ettin. buyurdu.

İbn-i Semmâk, Abbâsî halîfelerinden birinin huzûruna girdi.Halîfe bu sırada su içiyordu.Halîfe, İbn-i Semmâk'a; "Bana nasîhat et." dedi. İbn-i Semmâk; "Susuzluktan ölecek bir halde olsan ve seni ölümden kurtaracak suyu bütün servetin karşılığında verecek olsalar ne yapardın?" diye sordu. Halîfe: "Bütün servetimi verir suyu alırdım." deyince İbn-i Semmâk; "O halde, bir bardak su kadar kıymeti olan servetinle niçin öğünüp duruyorsun?" dedi.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *