16 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Açık
5°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Allâme Kâdîhan...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

 

 

'Âhirete göre dünya ancak sizden birinizin parmağını denize daldırması gibidir.O halde o kişi parmağında kalan suya baksın." (Sünen-i Tırmizî)

Hanefî mezhebinin fetvalarıyla meşhur fıkıh âlimlerinden'dir.

Adı; Hasan b. Mansûr'dur. Bugün Kırgızistan sınırları içerisinde bulunan Mâverâünnehir'de Fergana yakınlarındaki Özkent Özcend şehrindendir. Bir ulemâ ailesine mensup olup, Kâdîhan lakabıyla tanınmıştır. Doğum tarihi bilinmemektedir. Vefâtı;

12 Ağustos 1196 tarihindedir.

Mergînânî'den ders aldı. Diğer hocaları arasında Ebû İshak İbrahim ve dedesi Mahmud el-Uzcendî'nin adları geçmektedir. Hocalarının zinciri İmam-ı Azam Ebu Ha-nife'ye ulaşır. Kemal Paşazâde Tabakât'ında Kâdîhân'ın "Müctehid fi'l-mesele" olduğunu yazmıştır.

Eserlerinden bize intikal edenler olduğu gibi sadece isimleri ulaşanlar da vardır.Eserleri:

1.Fetâvâ Kâdîhân, el-Fetâva'l-Hâniyye; Hanefî mezhebinin en muteber ve çok kullanılan fıkıh kitaplarından biridir.Hayatta sıkça rastlanan meselelere ağırlık vermiştir.

Kâtib Çelebi, eserin yazılmasına

16 Mayıs 1182 Çarşamba günü başlandığını belirtmektedir.

İlmî kıymeti üslûbunun güzelliği ve özlü muhtevası ile çok tutulan daha sonraki eserlerde ve el-Fetâva'l-Hin-diyye'de sık sık anılan Fetâvâ Kâdîhân'ın çeşitli baskıları yapılmıştır.

2.Şerhu'l-Câmi'i's-Sağir; İmâm Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî'nin Hanefî mezhebinin ilk temel kaynaklarından el-Câmi'u's-Sağîr'in mühim şerhlerinden biridir.

3.Şerhu'z-Ziyâdât; İmam Muhammed eş-Şeybâ-nî'nin eserlerinden ez-Ziyâdât'ın şerhidir.

Kâdîhân'ın ayrıca el-Emâlî el-Mehâdır Şerhu Ede-bi'l-Kâdî li'l-Hassâf Şerhu'l-Câmii'l-kebîr ve el-Vâkîât adlı eserleri vardır.

***

Fetvaları nasıl vereceğiz...?

Kâsım el-Hanefî der ki;

İmamlarımızın mezhebinde, teşehhi istek, heva ile amel edenleri bizzat gördüm. Hatta kâdıların ''görüşlerden hoşuna gidenle amel etmekte bir mani var midir?'' şeklindeki sözlerini işittim ve cevaben ''Evet var, kişinin hevasina arzusuna tabi olmasi haramdir. Racih varken mukabilindeki mecruh, yok konumunda'dir. Farkli hükümlerin bulundugu meselede tercihi gerektirici bir şey olmadan birini seçmek şer'an yasaktır'' dedim.

İmam Ya'merî ''Tabsiretu'l-Hükkâm fî Usuli'l-Ekdiye ve Menahici'l-Ahkâm'' isimli eserinde şöyle der; ''iki kavil veya rivayet'ten meşhur kuvvetli olani bilmeyen kişi, tercih kurallarini gözetmeden diledigini seçip hükmedemez.

Imam Ebu Amr Ibn-u s-Salah ''Edebu'l-Müftî ve'l-Müsteftî'' isimli eserinde şöyle der; bil ki, şer'i bir meselede fetva ya da amelinin, bir kavle veya bir görüşe muvafik olmasini yeterli gören ve tercih kurallarini gözetmeden fetva ve görüşlerden diledigiyle amel eden kişi cehalete düşmüş ve Icma'ı yıkmıştır.

El-Bâcî, şöyle anlattı; ''bir zaman kendisi ile ilgili bir hadise vuku buldu, Ulemadan bazıları bu meselede el-Bâcî'ye zarar verecek bir kaville fetva verdiler. El-Bâcî onlara; ''neden böyle fetva verdiniz'' diye sual edince, onlar ''biz bu hadisenin senin hakkında vuku bulduğunu bilmiyorduk'' dediler. El-Bâcî onlara; ''bu yaptığınızın caiz olmadığı hakkında, Ehl-i icm'a arasında ihtilaf yoktur'' dedi.

İmam Ya'merî; Tabsiretu'l-Hükkâm fî Usuli'l-Ekdiye ve Menahici'l-Ahkâm'' isimli eserinde şöyle der; ''Müftînin, hükmü haber veren makamda olmasi, Hâkimin ise, hükmü baglayici kilan makamda olmasi dişinda, Müftî Ile Hâkim arasinda fark yoktur.''

Usulcüler şöyle demişlerdir: ''İcm'a olundu ki; bir meselede bir mezhebin görüşüyle amel ettik'ten sonra, ayni meselede o görüşü taklit etmek'ten başka bir görüşü taklit etmeye dönmenin sahih olmadigi ittifakla sabittir. Mezhebde kabul edilen de budur.

Imam Ebu'l-Hasen el-Hatîb Takiyyuddîn es-Subkî ''Fetava'' sında şöyle der; bir mezhebe bağlı müfti, bir meselede ''şöyledir'' diye, bir Müctehidin mezhebiyle fetva verdiği zaman, artık o meselede başka bir mezhebi seçmesi ve hilafına fetva vermesi yoktur. Zira bu mahza teşehhîdir.

Ulemanin muradini anlayamayan bazilari, ''ne zaman İmam Ebu Hanife bir görüş belirtse, imameyn de ona muhalif bir görüş belirtirse, Müftî ve Kâdı iki görüşten birini tercih etmekte muhayyerdir. Âlimler böyle demişlerdir'' dediler. Bende onlara şöyle dedim, hayır, sizin düşündüğünüz gibi değil, İmam Allame el-Hasen b. Mansur b. Mahmud el-Özcendî yani Kâdıhan ''Fetâva'' isimli eserinde şöyle der; zamanınızda, Hanefî mezhebine mensub bir Müftînin, kendisinden fetva istenildiğinde takip etmesi gereken usul şöyledir;

''Eğer hüküm ashabımız, Ebu Hanife ve talebelerin'den hilaf zikredilmeksizin Zahiru r-Rivaye'de rivayet olunmuşsa, o'na meyleder ve onunla fetva verir. Kendisi, mezheb içinde saglam bir müctehid olsa da görüşü ile imamlara muhalefet etmez. Zahir olan odur ki hakk, ashabimizin dedigi olup onlari aşmayacagi'na inanmali'dir.Üstelik kişinin kendi ictihadi onlarin ictihadina ulaşamaz. Imamlardan ittifakla gelen görüşe muhalif olanlarin sözüne bakmaz, hüccetlerini de kabul etmez. Çünkü imamlarimiz, delilleri güzelce anlayip sahih ve sabit olani fasit ve asilsiz olandan ayirmişlardir.''

''Eğer mesele ashabımız arasında ihtilaflı ise, bakılır, İmam Ebu Yusuf veya İmam Muhammed'den biri Ebu Hanîfe ile aynı görüşte ise, Müftî, doğru delillerin ve gerekçelerin bu ikisinin kavlinde bulunacağından dolayı onların görüşü ile fetva verir.

''Eğer İki imam, İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed, meselenin hükmünde, Ebu Hanîfe'ye muhalefet etmişlerse bakilir; ihtilaf, asrin ve zamanin ''örfün'' degişmesinden dolayi ise, insanlarin hali kötüye dogru degiştigi için iki imamin kavliyle hüküm verir.Mesela; mahkemede zahiri adaletle yetinmek gibi.

Eğer Müftî Müctehid değil Mukallid ise, cevabı da ona izafe ederek, tanıdığı en iyi Fakîhin kavli ile fetva verir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *