Türk Din Musikisi'nde Hz. Peygamber (S.A.V)
Musiki, ''hissiyât-İâliyye'' dediğimiz yüce hislerin başında gelir. Zira ''güzel olan ve güzeli seven'' Cenab-ı Allah, estetik bir duygu olan musikiyi de insanoğlu'nun fıtratına nakşetmiştir.İslam; ''fıtrî bir dindir ve insanın maddi manevi hiçbir özelliğini reddetmez.'' Bu bağlamda dinimiz, istismar etmeksizin ve Cenabı Allah'ın sınırları dahilinde olmak şartıyla insanın bu ihtiyaçlarının serbest bir şekilde tatmin edilmesine izin vermektedir.Hatta bu konuda dinimiz Yüce Yaradan'ın lütfettiği bu kabiliyet ve istidatların geliştirilip olgunlaştırılmasını tavsiye etmektedir.İslam dini ne kadar fıtri ve tabii ise, musiki de o kadar fıtri ve tabiidir.
İbn. Sina, müziği şu şekilde tarif etmektedir: ''Müzik birbirleriyle uyumlu olup olmadıkları yönünden sesleri ve bu sesler arasına giren zaman sürelerini, bir melodinin nasıl kompoze edildiğinin bilinmesi amacıyla araştıran matematiksel bir ilimdir.'' Tariften de anlaşılacağı üzere musikinin iki ana unsuru olan ''ses'' ve ''ritim'i'' de yaratan yine Cenab-ı Hak'tır ve bu musiki ancak O'nu hatırlattığı oranda güzelleşir. Hz. Mevlana da bu meyanda ''musiki, Allah âşıkları için ruhun gıdasıdir; ''zira onda sevgiliye yani Allah'a kavuşma ümidi mevcuttur'' buyurmaktadır.Ünlü Batılı müzisyen Beethoven; ''musiki, insanı Allah'a en ziyade yaklaştiran şeydir''demektedir.
Cenab-ı Allah Kur'an-ı Kerim'inde yerine göre çirkin sesten bahsetmiş (Lokman, 19), Hz.Davud'a bir mucize olarak verdiği çok güzel sesi ifade etmiş (Sebe, 10), kendisinin haram kılmadığı zinetleri kimin haram kılabileceğini sormuş (Araf, 32) ve en önemlisi de ''elest bezmi'nde ''Ben sizin Rabbiniz değil miyim?'' (Araf, 172) diye sorarak insanoğluna ahenkli, lahuti ve tatlı sesle hitap etmiştir. Hakikatte müzisyenlerin ürettikleri besteler ve ortaya koydukları yeni sesler, ancak Rabbimizin bu hitabında işittikleri güzelliği arama ve yakalama çabasından ibarettir.Mü'minler için ''üsve-i hasene'' en güzel örnek olan Hz. Muhammed (s.a.v.) ise, ''Kur'an'ı güzel seslerinizle süsleyiniz; Cenab-ı Hak güzel sesle cehren ve teganni ile Kur'an okuyan bir peygambere kulak verdiği gibi hiçbir şeye kulak vermemiştir.'' buyurmaktadır. (Buhari)
Hz.Peygamber dönemine gelecek olursak; ''İslamiyet'in ilk dönemlerinde musiki, dinî bir kimlik altında Kur'an'ı Kerim tilaveti, ezan, bayram salatları, tekbir ve tehliller olarak tezahür ediyordu.''Din dışı musiki ise, ''nasb'', ''hudâ'' ve ''inşâd'' formları çerçevesinde ''şa'bî'' halk musiki olarak, aynı şekilde icra ediliyordu. Hz.Muhammed (s.a.v.) zamanında musikinin düğünlerde, bayramlarda karşılama ve ugurlamalarda, yolculuklarda, gaza ve cihatlarda icra edildiği tarihve hadis ilmi kaynaklarında yer almaktadir.Bu kaynaklarda geçen hadisler Hz.Peygamber ve sahabenin tatbikati musikiden zevk almanin mübah oldugunu en açik şekilde göstermektedir. Rasulüllah (s.a.v.)'in m. 622 yılında Mekke'den Medine'ye hicreti ile birlikte konum değiştiren İslam hareketine paralel olarak ''İslam musikisi'' de yeni bir merhaleye girmiştir.Daha Rasulüllah Medine'ye girerken, Beni Neccar'dan kızlar ellerinde deflerle şiir ve türküler okuyarak, Rasul-i Zişan'ı musiki ile karşılamışlar, çocuklar ve kızlar Seniyyetü'l-Veda, adlı tepede defler çalmak suretiyle ''TALEAL BEDRÜ ALYNA, min seniyyeti'l-vedâ'' diye başlayan mısraları terennüm etmişlerdir.Hz. Peygamber döneminde musiki, formlarında bir değişiklik olmamış, ve öteden beri kullanılan formlar kullanılmıştır.Bu dönemdeki musikişinaslardan bahsedecek olursak öncelikle Rasulüllah'ın müezzinlerinden başlamak gerekir: Hz.Bilal b. Rebâh el-Habeşî, Abdullah b.Ümmi Mektum, Ebû Manzûre, Sa'du'l-Karaz Sa'd b. Âiz.
Bir Arap müzik tarihçisi;''Kâtip Çelebi'yi kaynak göstererek, Hz. Ali ve Hz. Fatıma'nın düğününde def çalarak, şarkı söyleyen Amr b. Umeyye ed-Damîrî ve Hamza b. Yetîm'den bahseder.'' Hamza'nın Bilal-i Habeşi ile Rasulüllah'ın huzurunda def çalıp şarkı söylediği rivayetini de ekler. Ayrıca Rasulüllah zamanında; Baba Sanduk isminde gazvelerde def vurup şarkılar söyleyen Hintli birinden bahsedilmektedir.
Anladığımız kadar, Hz.Peygamber döneminde musiki, dönemin şartları çerçevesinde basit bir şekilde icra edilmiştir. Bu konuda önemli olan Rasulüllah (s.a.v.)'ın musikiyi yasaklamamış olması, aksine Kur'an-ı Kerim tilavetinde, ezanda, düğünlerde, bayramda, şenliklerde kısacası sosyal hayatın içerisinde kullanması ve teşvik etmesidir.
