Ölüm ve sonrası...
Ölüm, bir sırdır…
Var olmanın sırrı da; ölümdür… Mukadderat, mutlaka gerçekleşecek'tir…Ölümün üzerindeki esrar perdesi vahyin ışığı ile kaldırabiliyoruz…Görüyoruz ki; ''kimi için zeval olan ölüm, kimi için de zirvedir…Bazılarının felah ve ferahı olurken çoğununda helakı olabiliyor…''
Ölüm; ''hasret yurdundan, vuslat yurduna intikaldir…''Allah'ın çağrısına icabettir…Kefen, hayat sahnesinde inen son perdedir…
Ölüm; yeniden dirilmek için toprağa düşmektir…Ölüm bir geçiştir…Bir dönüştür…Yaşarken Allah ile beraberligi yakalayanlar için, ruhun ten kafesinden kurtuluşudur…
Önemli olan ise, Azrail'in kabzı, İsrafil'in Sur'u ile değil, Cebrail'in soluğu ile uyanmak'tır.
Ölümü düşünerek, kendini fark etmektir…İlahi adaletin tecellisi için ölüm gereklidir…Hırslarımızı yenmek, öfkelerimizi frenlemek, şehvetlerimizi dizginlemek, arzularımızı kontrol için ölüme müracaat edeceğiz, bir gün...
Ölüm; dünyanın kasvet ve gafletlerine direnen ruhlar için bir özgürlüktür...Yaşarken ölü, ölü iken yaşayanlar vardir…Yaşarken ölenler, kalbi mühürlenenler ve ruhlarini satanlardir…Ölü iken yaşayanlar ise, öldük'ten sonra ölümsüz eserler bırakanlardır…
DUA:
''Ey işiten ve işittiren! Ey bilen ve bildiren! Ey veren ve verdiren! Ey seven ve sevdiren! Ey merhamet eden ve merhamet ettiren! Ey affeden ve affettiren! Ey sözlerin, seslerin, kelimelerin, kulakların Hâliki! Ey kalplerin en gizli niyazını, özünü, sözünü, sesini, duâsını, dileğini işiten! Ey Semî-i Alîm! Bize hakki işitmeyi nasip et! Bize hakkı bilmeyi ve bildiğimizi yaşamayı müyesser kıl! Elimizden, dilimizden, ayağımızdan, gözümüzden, kulağımızdan ve sâir azalarımızdan sadır olan günahları bağışla! Bizi hakikati işiten kul eyle!''
ÖLENLER, OBİR TARAF'TAN SIR VERMİYOR:
''Yalancı dünyaya konup göçenler
Ne söylerler, ne bir haber verirler
Üzerinde, türlü otlar bitenler
Ne söylerler, ne bir haber verirler
***
Kimisinin üstünde biter otlar
Kiminin başında sıra serviler
Kimi masum, kimi güzel yiğitler
Ne söylerler, ne bir haber verirler
***
Toprağa gark olmuş nazik tenleri
Söylemeden kalmış, tatlı dilleri
Gelin, duadan unutman bunları
Ne söylerler, ne bir haber verirler
***
Yunus der ki, gör takdirin işleri
Dökülmüştür kirpikleri kaşları
Başları ucunda hece taşları
Ne söylerler, ne bir haber verirler''
