Türk Silahlı kuvvetlerinin,

Değerli bir albayı,

Dostum Necati Karaduman,

“Asrın teröristi ile aynı çuvala girmek” başlıklı yazıma,

Çok güzel, anlamlı bir yorum yapmış

Türkiye Cumhuriyeti’nin,

PKK ile mücadelesinde kendine göre yapması gerekenleri,

Yalın bir dille anlatmış.

Komutanın yazdıklarını virgülüne dokunmadan,

Köşeme taşıdım

Okunmasında yarar gördüm

XXX

Değerli arkadaşım Ali dillerine sağlık,

Çok güzel yazmışsın

Yazının altına imzamı atarım

Ben de naçizane kendi düşüncelerimi

Size yazmak istedim

Bu tür süreçleri değerlendirirken duygular kadar, akılcı ve

Stratejik bir bakış açısına da ihtiyaç vardır

Öncelikle terör örgütleriyle mücadelenin sadece askeri yöntemlerle değil,

Siyasi, diplomatik ve sosyolojik yöntemlerle de yürütüldüğünü unutmamak gerekir

PKK’nın ve onun üzerinden sahnelenen senaryoların,

Türkiye’ye yönelik büyük bir uluslararası

Proje olduğu aşikâr

Örgütün ABD ve Batı tarafından desteklenmesi,

Bölgedeki dengeleri değiştirme çabalarının bir yansıması.

Ancak burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta,

Türkiye’nin bu oyuna gelmemesi ve de

Kendi ulusal güvenlik politikalarını,

Dış güçlerin planlarına karşı koyabilecek şekilde oluşturmasıdır.

Şu anki konjonktüre bakıldığında birkaç temel noktaya vurgu yapmak gerekiyor;

    1.ABD’nin ve Batı’nın Politikaları;

ABD’nin Suriye’de PKK’nın uzantısı olan PYD/YPG’ ye verdiği destek,

Türkiye’nin güvenliği açısından ciddi bir tehdit oluşturuyor.

İsrail’in Ortadoğu’daki politikaları da Türkiye’ye karşı

Terör unsurlarını destekleyen bir çizgide ilerliyor.

Avrupa ülkelerinin PKK’ya karşı samimi bir duruş sergilemediği

Ve bu örgütü dolaylı olarak beslediği biliniyor.

    2.Türkiye’nin Askeri Gücü;

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin özellikle hava gücü açısından modernizasyonu şart.

5.ve 6. nesil savaş uçaklarına yatırım yapılması kritik öneme sahip.

Yerli ve milli savunma sanayisinin geliştirilmesi,

Uzun vadede Türkiye’nin bağımsız askeri kapasitesini artıracaktır.

Hatta Ortadoğu, ABD, Rus ve de Yunan tehdidi nükleer silaha sahip olmayı,

Caydırıcı bir güç olarak elzem kılmaktadır.

3.Siyasi Süreç ve Terörle Mücadelede Strateji;

Türkiye, terör örgütleriyle pazarlık yapmaz.

Ancak bu tür süreçlerde devletin sahada ve masada güçlü olması gerekir.

Geçmişteki çözüm süreci deneyimi gösterdi ki,

Terör örgütleri müzakereyi zaman kazanmak için kullanıyor.

Bu yüzden dikkatli olunmalı.

PKK’nın etkinliğinin azaltılması, yalnızca askeri operasyonlarla değil

Aynı zamanda bölgedeki halkın kazanılmasıyla mümkün olur.

    4.Uluslararası Diplomasi;

Türkiye’nin ABD ile doğrudan masaya oturarak,

PKK’nın bölgedeki varlığının sona erdirilmesini talep etmesi gerekiyor.

İsrail ve Batı’nın bölgedeki politikalarına karşı,

Rusya ve diğer bölgesel güçlerle dengeli ilişkiler kurulmalı.

Sonuç olarak;

Bu tür süreçlerde devletin refleksi önemli.

Türkiye’nin kırmızı çizgileri net olmalı ve terörle mücadelede taviz verilmemeli.

Ancak aynı zamanda uluslararası dengeler iyi okunmalı ve iç siyasette millî birlik korunmalı.

Öcalan veya terör örgütü liderlerine meşruiyet kazandıracak söylemlerden kaçınılmalı

Ve devletin otoritesi her platformda hissettirilmelidir.

Terörle mücadele sadece bir güvenlik meselesi değil,

Aynı zamanda bir devlet aklı meselesidir.