Yüzlerine Tükürün...
ATATÜRK'ü iyi anlamak; sadece onun şahsına yönelik övücü konuşmalar yapmak, sözlü olarak takdir etmek değil, kendisinin milletinden ne istediğini anlamak demektir. Atatürk'ü anlamak demek, Türk tarihini, Anadolu'yu ve de Türk insanını anlamak demektir.
Onunla ilgli hatıra ve kitapları okurken, ortaya çıkan gerçekler sanki bugünleri anlatıyor. Gelin o günlere bir kaç hatırada gezinti yapalım. Hatıraları okurken bugün yapılanları da gözönüne getirin:
''TÜRK ORDULARI BAŞKUMANDANIYIM''
AFYONKARAHİSAR hatlarının çözülmesi sonunda birkaç Yunanlı tutsak, gece Mustafa Kemal'in çadırına getirilmişti. Bunlardan birisi, Ata'nın doğup büyümüş olduğu Selanik'ten gelmişti. Yüz, kendisine yabancı gelmediğinden ve üniformasında da hiçbir bellilik görmediğinden kim olduklarını ve rütbelerini sormaya başlamıştı.
- Binbaşı mısınız?
- Hayır.
- Albay mı?
- Hayır.
- Korgeneral mi?
- Hayır.
- Peki nesiniz?
- Ben Mareşal ve Türk Orduları Başkomutanıyım.. Şaşkınlıktan ağzı açık kalan Yunanlı kekeledi: ''Bir başkomutanın savaş hattına bu kadar yakın yerlerde dolaşması işitilmiş değil de!..''
Kaynak: General Sherril - Atatürk Nezdinde Bir Yıl Elçilik, 1935
ASKERLE GÜREŞ
BİR gezisinde, kolordu binasının kapısında aslan yapılı bir Mehmetçik gördü. Çağırdı ve güler yüzle sordu:
''Sen güreş bilir misin?''
Yanındakilerden en kuvvetli görünenlerle Mehmetçiği güreştirdi. Genç asker; her zaman üstün geliyordu. Çok neşelendi, ayağa fırladı.
Ceketini çıkarıp Mehmet'e ense tuttu:
''Haydi, bir de benimle güreş!''
Katıksız ve temiz Anadolu çocuğu, Ata'sının yüzüne hayranlıkla baktı:
"Atam, " dedi. "Senin sırtını yedi düvel yere getiremedi. Bir Mehmet mi bu işi başarır?"
Gözleri doldu ve ağlamamak için gülmeye çalıştı.
Tahsin UZER. Kaynak: Millet Dergisi, 1946
CUMHURİYETTEN BEKLENEN SONUÇ
ATATÜRK, Mudanya yolu ile Bursa'ya gidiyordu. Kalabalık bir halk kitlesi iskelede etrafını çevirmişti.
Bir kadının, elinde bir kâğıtla Atatürk'e yaklaştığı görüldü.
Zayıf bir kadındı. Ata'nın yolunu keserek titrek bir sesle:
''Beni tanıdın mı oğul'' dedi... ''Ben sizin Selanik'te komşunuzdum. Bir oğlum var... Devlet Demir Yolları'na girmek istiyor. Siz onu alsınlar dediniz. Fakat müdür dinlemedi. Oğlumu yine işe almamış... Ne olur bir kere de siz söyleyiniz.''
Atatürk'ün çelik bakışlı gözleri samimiyetle parladı. Elleriyle geniş jestler yaparak ve yüksek sesle:
''Oğlunu almadılar mı'' dedi. ''Ben salık verdiğim halde mi almadılar? Ne kadar iyi olmuş... Çok iyi yapmışlar... İşte cumhuriyet böyle anlaşılacak... ''
Kadın kalabalığın içinde kaybolmuştu.
Ve Atatürk adeta kendinden geçercesine dolu bir sesle: ''İşte cumhuriyetten beklediğimiz sonuç...'' diyordu.
Hulusi KÖYMEN, Kaynak: Uludağ Dergisi, 1941
KAHRAMAN TÜRK KADINI
MUSTAFA Kemal, İstasyon'dan şehre doğru, bir süre yaya olarak yürüdü. O'nu görmek için sabahtan itibaren yolları dolduran Tarsuslular'ın arasından neşe ile selamlar vererek, ilerledi. O sırada ansızın bir olayla karşılaştı.
Milli Mücadele'deki çete giysili bir kadın, Atatürk'ün yolunu keserek ayağına kapandı. Gözyaşlarıyla şöyle haykırıyordu:
"Bastığın toprağa kurban olayım Paşam!"
Mustafa Kemal, onu yerden kaldırmak için eğilirken kulağına bu kadının Kurtuluş Savaşı'nda cephelerde çarpışmış olan 'Adile Çavuş' olduğunu fısıldadılar.
Gözlerinden iki damla yaş düşen Mustafa Kemal, bu güneşten yüzü yanmış kadının elinden tutup ayağa kaldırdı ve ona şöyle seslendi: "Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın."
17 Mart 1923 Tarsus
YANINA ALDIĞI İLK ER
O, Samsun'a çıktığı zaman, üstü başı yırtık, postalları patlamış, silahsız bir er gördü.
Yüzünün rengi bakıra dönmüş, bu Türk askeri ağlıyordu. O'na sordu:
''Asker ağlamaz arkadaş, sen neden ağlıyorsun?''
Er irkildi, başını kaldırdı. Bu sesi tanıyordu ve bu yüz ona yabancı değildi. Hemen doğruldu ve Anafartalar'daki komutanını çelik yay gibi selamladı.
Atatürk tekrar sordu: ''Söyle niçin ağlıyorsun?''
İç Anadolu'nun yanık yürekli çocuğu içini çekti:
''Düşman memleketi bastı, hükümet beni terhis etti. Silahımızı elimizden aldı. Toprağıma giren düşmanı ne ile öldüreceğim?''
Kemal Atatürk, er'in omuzuna elini koydu:
"Üzülme çocuğum'' dedi. ''Gel benimle!..''
Ve Samsun deposunda giydirilip silahlandırarak yanına aldığı ilk er bu Mehmetçik oldu.
Kaynak: Burhan Cahit MORKAYA, Mudanya-Lozan-Ankara
BU yüce insana düşman yetiştirmek için yarışanlar pıtrak gibi çoğalıyor. Bize insanlığı iade eden, özgür ve uygarca yaşamamızı sağlayan Büyük Ata'ya dil uzatanların suratına, Ata'nın huzurunda zevkle tükürün. Yerlere tükürmeyin yazık olur...
Çünkü, tükürülecek ne yüzler var bu ülkede... Kimler mi? Onları siz çok iyi biliyorsunuz...
