05 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Müslümanların sancağı kucağında şehit olan ama sahabi...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Bu kimdir ki, Peygamber (s.a.v.), yedi kat semanın üstünden en ağır ve en acı bir şekilde azarlanmıştır. Kim bu şahıs ki, Cibrîl-i Emîn onun hakkında, Allah'ın katından Peygamber'in (s.a.v.) kalbine vahiy indirmiştir.

İşte bu, Rasûlüllah'ın (s.a.v.) müezzini Abdullah İbn Ummi Mek tum'dur.

Mekke'li ve Kureyş'ten olan Abdullah İbn Mektum, Rasûlüllah'la (s.a.v.) akraba idi. O, Müminlerin annesi Hatice Bint Huveylid'in dayı oğlu idî.

Babası Kays İbn Zaid, annesi ise Âtike Bint Abdillah'tır.

Abdullah İbn Ümmi Mektum, Mekke'de nurun doğuşuna şahit olmuş, Allah göğsünü îmana açmış ve İslâm'a ilk girenlerden olmuştur.

İbn Ummi Mektum, bütün sebat, kararlılık ve fedakârlığıyla Mekke'deki müslümantarm çilesini yaşamıştır...

Rasûlullah (s.a.v.) Kureyş'in ileri gelenleriyle sık sık görüştüğü ve onların İslâm'a girmelerini çok istediği devrelerdeydi. O, bir gün Utbe İbn Rabîa, kardeşi Şeybe İbn Rabia, lâkabı Ebu Cehl olan Amr İbn Hişam, Umeyye İbn Halef ve Allah'ın kılıcı Halid'in babası Velîd İbn Muğire ile buluşmuş onlara İslâm'ı telkin etmeye çalışıyordu. Böylece onları ya İslâm'a girerler ya da ashabına eziyet etmekten vazgeçerler zannediyordu.

İşte tam bu sırada, onun yanında Abdullah İbn-i Ummi Mektûm Allah'ın Kitabından bir ayeti okuyarak çıkageldi.

Ya Rasûlallah! Allah'ın sana öğrettiğinden bana da öğret, dedi. Rasûlüllah (s.a.v.) yüzünü çevirip suratını astı ve konuşmakta olduğu Kureyşlilere doğru döndü. İslâm'a girmelerini ve İslâm'a girerlerse Allah'ın dininin kuvvetleneceğini ve onun Rasûlünün (s.a.v.) davetinin te'yidi olacağını ümit ettiği için onlara yöneldi.

Rasûlüllah'ın onlarla yaptığı konuşma sona erer ve evine dönmeye niyet eder etmez, Allah bir müddet onun görme duygusunu aldı ve sanki birşeyin başına vurduğunu hissetti...

Daha sonra Allah şu âyetleri indirdi :

1. O ''Peygamber'' hoşlanmadı ve yüzünü çevirdi.

2. Kendisine o amâ geldi diye...

3. Onun halini sana hangi şey bildirdi? Belki o, senden sormakla cehalet kirinden temizlenecekti.

4. Yahut öğüt alacaktı da, o öğüt kendisine fayda verecekti.

5. Amma malı ile Allah'a ihtiyâç göstermiyene gelince;

6. Sen, ona dönüp sözüne kulak veriyorsun.

7. Onun İslâm'ı kabul etmeyip temizlenmemesinden sana ne? Sen ancak tebliğe memursun.

8. Amma sana koşarak gelen,

9. Allah'tan korkmuş iken,

10. Sen ondan yüz çeviriyorsun.

11. Hayır, bir daha böyle yapma çünkü o Kur'ân bir öğüttür.

12. Artık dileyen ondan öğüt alır.

13. O Kur'ân ''Levh-î Mahfûz'da, Allah katında'' çok şerefli sahifelerdir.

14. Ki onların kıymetleri yüksektir, tertemizdirler.

15. Meleklerden ibaret kâtiblerin elleri ile yazılmıştır.

16. Ki onlar, ''Allah katında kerîmdirler, itaatkârdırlar...''

Cebrail'in, Abdullah İbn Ummi Mektum hakkında Hz. Peygamberin (s.a.v.) kalbine indirdiği 16 ayet ki; indikleri andan bugüne kadar okuna gelmiş ve Kıyâmet'e kadar da okunacaktır.

Rasûlüllah (s.a.v.) Medîne'ye gelince, Abdullah İbn-i Ummi Mek-tum'la, Bilâl İbn-i Rabah'i, hergün 5 kere Kelime-i Tevhîd'i yüksek sesle okumak, insanları en hayırlı amele davet etmek ve onları felaha teşvik etmek üzere müslümanların müezzinleri yaptı.

Bilâl ezan okur, İbn-i Ummi Mektum ise kaamet getirirdi. Bazen de İbn Ummi Mektum ezan okur, Bilâl kaamet getirirdi.

Hz. Peygamber'in (s.a.v.) İbn-i Ummi Mektum'a şöyle bir ikramı daha vardır: Birisi Mekke'nin fethinden olmak üzere, on defadan fazla Medine'den ayrıldıkları zaman yerine onu bırakmıştır.

''Ya Rasûlallah! Cihâda gücüm yetseydi cihâd ederdim'', dedi. Daha sonra Allah'tan samimi bir kalple kendisi ve kendisi gibi özürleri sebebiyle cihâd'a çıkamayanlar hakkında bir âyet indirilmesini istedi. Boynu bükük bir halde dua etmeye başladı :

Ya Rabbi! Benim mazeretimi kabul et... Ya Rabbi! Beni mazeretimi kabul et.

Hicretin 14. yılında Ömer İbnu'l-Hattab, İranhlar'ın saltanatlarına son veren bir savaşa girmek istedi.

Yetkili memurlarına şöyle yazdı ;

Silâhı, atı, yiğitliği veya görüşü olan herkesi bana gönderiniz, ace le ediniz.

Müslüman toplulukları Faruk'un çağrısına cevap vermeye ve her taraftan Medine'ye gelmeye başladılar. Bunların arasında görme duyusundan mahrum olan mücâhid Abdullah İbn-i Mektum da vardı.

Faruk, büyük ordunun başına Sa'd İbn Ebî Vakkas'ı tayin etti. Ona bazı tavsiyelerde bulundu ve uğurladı.

Ordu Kadisiyye'ye vardığında, Abdullah İbn Ummi Mektum zırhını kuşandı ve diğer hazırlıklarını tamamlayıp meydana atıldı. Müslümanların sancağını taşımak, korumak veya onun önünde ölmek için kendini tehlikeye atmıştı.

Putçuluk toprağında tevhîd sancağı yükselmişti.

Bu kesrn zaferin bedeli yüzlerce şehid olmuştu.

Bu şehidlerin arasında Abdullah İbn-i Ummi Mektum da vardı... O, kanlar içinde müslümanların sancağını kucaklamış ve yere yıkılmış bir halde bulundu.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *