Sırada Ne Var?
ATATÜRK rahatsız etti, cumhuriyet rahatsız etti. Anayasa'nın değişmez maddeleri gocundurdu.
Anayasa'nın değişmez maddelerinin değişmesini isteyenlerin arasında ise Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığını korumakla görevli en yüksek mahkemenin başında olanlar da var.
Bilkent Üniversitesi ve Alman Uluslararası Hukuki İşbirliği Vakfı'nca düzenlenen 'Anayasalardaki Değiştirilemez İlkeler' sempozyumunda, Anayasa'nın 'Değiştirilmesi teklif dahi edilemez'' hükümlerinin tartışmaya açılması toplumun büyük kesiminde tepki toplarken cumhuriyet karşıtlarınca alkışlandı.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, değiştirilemez ilkeleri, Anayasa Mahkemesi'nin kuruluş yıldönümündeki konuşmasında konu olarak tespit etmeyi düşündüğünü açıklamıştı.
Ya sonra?
Sonra neler yaşandı birlikte bakalım:
ONLAR BUNU HEP YAPIYOR
ANAYASA Mahkemesi Raportörü ve AKP'nin yılmaz savunucusu Doç. Dr. Osman Can ise, sempozyumun ilk gününde yaptığı konuşmada, değiştirilemez ilkelere atıfla, "Devletin dili değil, devletin resmi dili" olabileceğini savundu.
Anayasa'nın değiştirilemez maddeleri ile diğer maddeler arasında hiyerarşi kurulamayacağını ileri süren Can, bu maddeler arasında soyut ve somutluk ilkesi bulunduğunu, değişebilir normların, değiştirilemez maddelerin somut hali olduğunu anlattı.
Can, bu nedenle bir anayasa değiştirildiği zaman değiştirilemez maddelerine dokunmanın kaçınılmaz olacağını savunup, "Çünkü her bir anayasa değişikliği o anayasaya aykırıdır, her bir yasa değişikliği o yasaya aykırıdır ama aykırı olduğu unsuru çıkarır atar" görüşünü ileri sürdü.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, konuşmasına ve toplantıya katılmasını tepkiler gelince çarkedip "Böyle hassas konunun mahkememizin kuruluş yıldönümündeki sempozyumlarda konu olarak tespit etmemizin mahkemenin konumu nedeniyle mümkün olamayacağını, cesaret edemeyeceğimizi ileterek toplantıdan ayrıldım ve Anayasamızın söz konusu maddelerine ilişkin bir değerlendirme ileri sürmedim. Yaptığım davete teşekkür konuşmasıdır'' sözleriyle geçiştirdi.
BUNLARA MI KARŞISINIZ?
İSTERSENİZ zat-ı muhteremlerin değişmesini istedikleri Anayasa'nın değiştirilemez maddelerine bir göz atalım:
Madde-1: Türkiye devleti bir cumhuriyettir.
Madde-2: Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Madde-3: Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.
Dili Türkçe'dir.
Bayrağı; şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Milli marşı "İstiklal Marşı" dır.
Başkenti Ankara'dır.
Madde-4: Anayasanın 1. maddesindeki devletin şeklinin cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2. maddesindeki cumhuriyetin nitelikleri ve 3. maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
O TOPLANTIDA İŞİNİZ NE?
BU maddelerin değişmesini isteyenler Türkiye Cumhuriyeti'nin ilkelerini korumakla görevli Anayasa Mahkemesi'nin başında bulunan 2 kişi.
Tepki gelince de çevir kazı yanmasın...
Sıkışınca ''Ben öyle demedim'' lafları kimseyi inandıramıyor.
Peki o zaman neyi kastettiniz?
Neden köşeli laflar edip sonra "yanlış anladılar" diye başkalarını budala yerine koymaya çalışıyorsunuz?
Kendilerini savunmaya geçseler bile böyle bir toplantıya katılmaları dahi ''abesle iştigal'' değil midir?
Kaldı ki Yüksek Mahkeme'nin başında bulunan kişi; zaten mahkemenin aldığı bütün kararlara karşı çıkmıyor mu?
Başında bulunduğu mahkemenin bütün kararlarını yerden yere vurmuyor mu?
Yüksek Mahkeme'nin aldığı kararlarının çoğu; Raportör'ün hazırladığı raporların tersi istikametinde çıkmıyor mu?
Peki o zaman sormazlar mı ''İçinde bulunduğunuz kurum ile bu kadar terssiniz, o zaman neden orada duruyorsunuz?
''İstifa'' diye bir olay var. Madem hem Türk Milleti, hem kendi kurumunuzla kavgalısınız verin istifanızı hem millet hem siz kurtulun.''
