Hz. Peygamber (sav)'in Hayâsı
Hayânın îmândan olduğunu bildiren Hz. Peygamber (s.av.)'in eşsiz bir hayâ sahibi oldugunu ifâde eden bir çok hadîs bulunmaktadir.
Türkçe'de "utangaçlık" olarak ifâde edilen hayâ; beğenilmeyen veyahut terk edilmesi yapılmasından daha iyi olan bir şeyi, kişinin işlemesi sırasında yüzünde hâsıl olan kızarmadır. Diğer bir ifâdeyle "Hayâ; utanmayı, kınamayı gerektiren bir şeyden nefsin heyecan ve teessür duymasıdır." şeklinde tarif edilmektedir. Dilimizde "hayâ, utangaçlık" kelimelerinin yerine aralarında çok az farklılık olsa da "âr, edeb, nâmus" gibi kelimeler de kullanılmaktadır.
Hz. Peygamber (s.a.v.), hayatın her meselesinde örnek olduğu gibi, hayâ konusunda da ümmetine en güzel örnek olmuştur. Hz. Peygamber'in hayâsı anlatılırken O'nun, duvağına bürünmüş gelinlik kızdan daha da utangaç olduğu ifâde edilmiştir. Nitekim ashâb Hz. Peygamber'in eşsiz hayâsini şöyle anlatir: "Peygamber (s.a.v.), duvağına bürünmüş gelinlik kızdan daha utangaçtı. O'nun her hangi bir şey karşisindaki hoşnutsuzlugu yüzünden anlaşilirdi."
Hz. Âişe (r.anhâ) de, Hz. Peygamber'in edeb mahallini hiç görmediğini ifade ederek "Ben peygamberimizin edeb mahallini hiç görmedim", bir rivâyette "bakmadım." der. Burada iki durum söz konusudur: Birisi; Hz. Âişe vâlidemizin hayâsi anlatilmaktadir ki, Hz. Peygamber'in edeb mahallini hiç görmediğini ifâde etmesidir. Diğeri de; Hz. Peygamber (s.a.v.)'in, harîmi olan Hz. Âişe'nin göreceği şekilde edeb mahallini açmadığıdır. Dolayısıyla, hanımına karşı dahi böyle olan Hz. Peygamber'in, başkalarina karşi hayâsiz bir tavir içinde görüldügü vâki degildir.
Durum böyle olunca, bir müslümanin, başkalarinin mahrem yerlerine bakmamasi kadar mahrem yerlerini zaruretler dişinda açmamasi ve başkalarina göstermemesi, hatta yalniz oldugunda bile Allah'tan hayâ etmesi istenmektedir.
Hz. Osman'ın Hayası Hakkında Hz. Peygamber'in Sözü
Hz. Ebubekir Peygamber'den içeri girmek için izin istedi. Hz. Peygamber yatağının üzerine uzanmış bir haldeydi. Hz. Âişe'nin bir elbisesini giymişti. Ebubekir'e izin verildi. Peygamber aynı halde duruyordu. Ebubekir, Rasûlullaha dediklerini dedikten sonra çıkıp gitti. Sonra Hz. Ömer izin istedi. Ona da izin verildi. O da Rasûlullahı aynı şekilde, o hal üzerine gördü. Onun ihtiyacı da yerine getirildikten sonra çıktı. Sonra Osman izin istedi. Rasûlullah derhal kalktı ve Hz. Âişe'ye
"Şu elbiseni benim üzerime güzelce derle de açik yerim kalmasin" buyurdu. Böylece Hz. Osman'ın sözlerini de Rasûlullah dinledi. İhtiyacı görüldü. O gittikten sonra Hz. Âişe
Ey Allah'ın Rasûlü! Ne oluyor ki, Ebubekir ve Ömer'e göstermediğin saygıyı Osman'a gösteriyorsun dedi.
Hz. Peygamber
"Osman çok hayalı bir insandır. Eğer aynı halde ona izin verseydim, hayasından ötürü ihtiyacını bana tam ifade edemezdi" buyurdu.
Hz. Peygamber oturuyordu. Âişe de arkasindaydi. Ebubekir izin istedi, içeri girdi. Ömer izin istedi, içeri girdi, Sa'd b. Mâlik izin istedi, içeri girdi. Sonra Osman b. Affan izin istedi. Hz. Peygamber onlarla dizi açık olduğu halde konuşurken Hz. Osman içeri girerken derhal elbisesini dizinin üzerine çekti ve hanımına
"Sen de biraz ileriye çekil!" dedi. Böylece bir saat konuştuktan sonra hepsi çikip gittiler. Hz. Âişe
"Ey Allah'ın Peygamberi! Babam ve arkadaşları geldi, sen elbiseni dizinin üzerine çekmedin. Bana da "Geri git" demedin. Ancak Osman geldikten sonra bunu yaptın dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber "Meleklerin kendisinden haya ettiği bir kişiden haya etmeyeyim mi?" buyurdu ve devamla "Nefsimi elinde tutana yemin ederim ki melekler Allah'tan ve Rasûlü'nden haya ettikleri gibi, ondan da haya ederler. Eğer Osman içeri girdiğinde sen bana yakın yerde olsaydın konuşamaz, başını kaldırıp bakamazdı. Böylece çıkıp giderdi" dedi.
