06 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

HÂRİS b. EBÛ DIRÂR

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Huzâa kabilesinin Benî Mustaliḳ kolunun reisi olduğu için Mustalikī nisbesiyle de anılır. Muhtemelen bazı kaynaklarda adının Hâris b. Dırâr el-Huzâî şeklinde kaydedilmesi sebebiyle (Müsned) İbnü’l-Esîr bu adı taşıyan iki sahâbîden söz etmiş (Üsdü’l-ġābe), fakat İbn Hacer el-Askalânî her iki ismin de aynı kişiye ait olduğunu belirtmiştir.

Hâris, Mustalikoğulları ile müslümanlar arasında, 5. yılın Şâban ayında ''Ocak 627'' Hendek Gazvesi’nden kısa bir süre önce meydana gelen Müreysî‘ Gazvesi’nin gerçekleşmesinde kabile reisi olarak önemli rol oynadı.

Bu savaşta Mustalikoğulları yenilip müslümanlara esir düştü. Hâris’in kızı Cüveyriye ile bir rivayete göre oğlu Abdullah da esirler arasında bulunuyordu. Hâris, fidye karşılığında kızını kurtarmak üzere Medine’ye götürmekte olduğu develerinden ikisini feda etmeye gönlü razı olmadığı için onları Akīk vadisinde bir yere saklayıp geri kalanları Hz. Peygamber’e götürdü.

Resûl-i Ekrem ona Akīk vadisinde sakladığı develeri sorunca sadece kendisinin bildiği bu olayı ona Allah’ın bildirdiğini düşünerek hemen müslüman oldu; oğlu Abdullah ile Benî Mustaliḳ kabilesinin diğer mensupları da İslâmiyet’i kabul ettiler. Hâris’in müslüman olmasına vesile olan hadise bazı kaynaklarda oğlu Abdullah hakkında nakledilmekteyse de Abdullah’ın esirler arasında bulunduğunun bildirilmesi bu rivayetin doğruluk ihtimalini azaltmaktadır (İbn Hacer).

 Hâris b. Ebû Dırâr’ın hayatının son yıllarında Kûfe’de oturduğu ve rivayet ettiği hadislerin Kûfeliler’ce bilindiği kaydedilmektedir. Ayrıca Hucurât sûresinin 6. ayetinin nüzûlüne sebep olan hadise de onunla ilgilidir. Hâris, Resûlullah’ın huzurunda İslâmiyet’i kabul etmiş, kabilesinin müslüman fertlerinden zekât toplayıp Resûl-i Ekrem’in göndereceği bir memura teslim etmek üzere sözleşmişlerdi.

Hz. Peygamber, zekâtı teslim almak üzere Velîd b. Ukbe’yi görevlendirmişse de Velîd kendisine kötülük yapacakları korkusu ile yarı yoldan geri dönmüş, Resûlullah’a da Hâris’in zekâtı vermediğini, üstelik kendisini öldürmek istediğini söylemiştir.

Bunun üzerine Hâris’in kabilesine bir askerî birlik gönderilmiştir. Öte yandan zekâtı teslim alacak kişi gelmediğinden Allah ve resulünün kendisine gücendiğini düşünerek endişeye kapılan ve kabilesinin ileri gelenlerinden bir grupla Medine'ye hareket eden Hâris, kendisini yakalamaya gelen birlikle Medine civarında karşılaşmış, Hz. Peygamber’in huzuruna gelerek olup biteni anlatmış, bu sebeple, “Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın” (el-Hucurât 49/6) meâlindeki âyet nâzil olmuştur.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *