05 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

CİNLER

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

RİSALE İ NURDA; Cinler hakkında bir rivayette "Nusaybin" ismi geçmektedir. Tıpkı insanlar gibi cinler de mi kendilerini tarif için yer ismi kullanıyorlar? Konyalı, Mardinli, Bursalı gibi... "De ki; Cinlerden bir topluluk Kur'an’ı dinleyip şöyle dedikleri bana vahyolundu: ‘Biz hârukulâde bir Kuran dinledik. O doğru yola iletir. Ona inandık. Artık Rabbimize hiçbir şeyi ortak koşmayacağız.' " (Cin, 72/ 1-3) 

"Bir zaman cinlerden bir topluluğu, Kuran dinlemek üzere sana yönlendirmiştir. Gelip hazır olduklarında ; 'Susun!..' dediler. Kur'an tilaveti tamamlanınca da kavimlerine döndüler." "Ey Kavmimiz; biz Musa'dan sonra indirilen, kendinden öncekini doğrulayan, gerçeğe ve doğru yola götüren bir kitap dinledik. Ey kavmim, Allah'ın davetçisine uyun ve ona inanın ki Allah günahlarınızdan bir kısmını bağışlasın ve sizi yakıcı azaptan korusun." (Ahkâf, 46/ 29-31) Medar-ı bahs olan ayetleri dinleyen ve kavimlerine dönen cinlerin rivayetlerde “Nusaybin”li oldukları ifade edilir. Meşhur bir belde olarak Araplarca bilinen Nusaybin, söz konusu rivayetlerde cinleri nedeniyle zikredilmektedir.

O zaman Arapların inançlarında insanlar gibi cinlerin de yerleşim bölgeleri bulunmaktadır. Hatta aynı yerleşim yerlerini insanlar ile cinler müşterek olarak kullanmaktadırlar. 

İbn Hişam’da (213/835) Cin Suresiyle alakalı rivayetleri anlatırken, konuyu Hz. Peygamber (asm)’in Tâif’ten dönüşüyle alakalı olarak anlatmaktadır. Hz. Peygamber (sav) Tâif’ten umduğunu bulamayan mahzun ve kederli olarak dönmekteydir. Mekke’ye bir gecelik mesafeye gelince, gecenin karanlığında (ortasında) namaza durdu.

Açıktan (cehrî) olarak Kur'an kıraat etmeye başladı. Bunun üzerine bir grup cin okunan Kur'an’a kulak verdi ve dinledi. Daha sonra da kavimlerine giderek onlara bu dinlediklerine tabi olmalarını isterler.

Muhammed b. Ka’b el-Kurazî’den yaptığı bu nakilde İbn Hişam şu detayları da kaydetmektedir: Bu cinler yedi kişiydiler ve Nusaybin cinleri diler. Alkame’nin İbn Mesûd’dan naklettiği bir rivayet ise şöyledir: Alkame: Cin gecesi sizden hiç kimse Rasûlullah (sav) ile beraber miydi? İbn-i Mesûd: Hayır. Ancak bir gece onu Mekke‘de kaybettik. Her tarafta onu aradık, ama bulamadık. Acaba kendisine bir suikast mı yapıldı, yoksa onu cinler mi kaçırdı diye endişelendik. Çok kötü bir gece geçirdik.

Nitekim gün ağarırken Hira dağı tarafından çıkageldi. Kendisine çok endişelendiğimizi nereye gittiğini sorduğumuzda bize şu cevabı verdi: “Bana cinlerin bir davetçisi geldi. Ben de gidip onlara Kur'an okudum.” İbn Mesûd devamla şunları anlatıyor: Rasûlullah (asm) sonra bizi cinlerle buluştuğu yere götürdü. Orada onların izlerini ve yaktıkları ateşlerin kalıntılarını bize gösterdi. Cinler o gece Hz. Peygamber (asm)'den neleri yiyip yiyemeyeceklerini sormuşlar, Rasûlullah Efendimiz de (asm) onlara; “Üzerine Allah’ın adının anılarak kesilen hayvanların kemiklerinin ve deve atıklarının (gübresi) kendilerine helal olduğunu.” söylediğini anlatmaktadır.

Rasûlullah (asm) bunu söyledikten sonra ashabına; “Bunlarla taharet lenmeyiniz onlar cin kardeşlerinizin azıklarıdır.” buyurmuştur. Tirmizî’nin naklettiği bu rivayette söz konusu cinlerin “Cezîre”li oldukları da ifade edilmektedir. Bu rivayet cinlerin yurtlarının Cezîre olduğunu söylüyor ki, bu Nusaybin ile aynı bölge demektir.

 Beyhakî, ed-Delâilü’n-Nübüvve adlı eserinde bu rivayetlerin birçok farklı cehetlerini zikretmiştir. İbn Kesîr, İbn Ebî Hâtimin naklettiği mürsel bir rivayette İbn Mesûd’un yukarıda zikretmiş olduğumuz İbn Mesûd rivayetini, yani,  “Cin Gecesi” olarak rivayetlerde zikredilen hâdiseyi Ebû râfi’ tarikiyle nakletmiş ve gelen cinlerin sayısının on iki bin olduğunu ve cinlerin de Mûsul Ceziresi cinleri olduğunu ifade etmiştir.

Hadis kaynaklarında daha çok “Kitâbu’l-Vudû’ ” içinde zikredilen bu rivayet, Hz. Peygamber (asm)’in İbn Mesûd’dan abdest için su istediğini, su bulamayıp yanındaki “nebiz” (hurma / üzüm şırası, suyu) ile abdest aldığını, dolayısıyla nebizle abdest almanın caiz olduğu hususunu, âlimler ele almışlar ve nakil etmişlerdir. 

Yine İbn Kesîr, İbn Ebî Hatim’in, “Cin Suresindeki ayetlerle alakalı gelen cinlerin Ninovalı cinler,  Ahkâf Suresindeki ayetlerle alakalı olan cinlerin ise Nusaybinli cinler olduğu şeklindeki izahını nasıl etmektedir. Görüldüğü gibi, bu rivayette de Cinler Nusaybinli olarak ifade edilmiştir. İbn Kesîr yine İbn Ebî Hâtim’den konuyla alâkalı olarak, Mücâhid’in şöyle bir görüşte olduğunu nakletmiştir: "Ahkaf Sûresi’nde zikredilen bir grup cin, yedi kişi idiler.

Bunlardan üçü Harranlı,  dördü de Nusaybinli idiler. Mücahid bu yedi cinin isimlerini de sayar ki bunlar şöyledir: 

1. Hayâ

2. Hasâ

3. Mesâ

4. Şâsır

5. Nâsır

6. İbyân veya İnyât

7. Ehkâm veya Ered’dir.

Yukarıdaki ayet ve hadislerin ışığında meseleye baktığımız zaman, cinlerin de kavimlere ve memleketlere bölündüğünü çok rahatlıkla anlıyoruz.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *