Efendimizin Yüzüğü
Mekke döneminde Peygamber Efendimizin (s.a.v) yüzük kullandığına dair herhangi bir kayda rastlamadık. Medine döneminde ise, ilk önce altın bir yüzük taktığı, bir müddet sonra onu çıkarıp gümüş yüzük yaptırdığı, bu arada altın yüzüğü ashabın erkeklerine yasakladığı nakledilmektedir.
Buharî ve Müslim'in Abdullah b. Ömer'den rivayet ettikleri bir hadis şöyledir:
Resulüllah (s.a.v) altın bir yüzük taktı ve yüzüğün kaşını avuç içine gelecek şekilde çevirdi. Ashabdan da altın yüzük takanlar vardı. Derken Resulüllah (s.a.v) minbere çıktı, elindeki yüzüğü çıkardı ve şöyle buyurdu: "Vallahi bundan böyle ebediyen altın yüzük takmayacağım." Ashabdan altın yüzük takanlar derhal yüzüklerini çıkardılar. Bundan sonra Resulüllah (s.a.v) gümüşten bir yüzük yaptırdı. (Buharî).
Efendimizin (s.a.v) kısa bir süre taktığı bu altın yüzük, Hz. Âişe'nin bildirdiği aşağıdaki rivayetten anlaşılacağı üzere Habeş hükümdarı Necaşî'nin gönderdiği bir hediyedir:
"Habeş hükümdari Necâşî'nin Resulüllah'a (s.a.v) gönderdiği hediyeler gelmişti. Bu hediyeler arasında Habeşî kaşlı altın bir yüzük de vardı. Resulüllah (s.a.v) o yüzüğe pek iltifat etmeden bir çubukla ya da parmağının ucuyla aldı. Daha sonra kızı Zeyneb'in kızı Ümâme'yi çağırdı ve yüzüğü ona vererek "Yavrucuğum, bununla ziynetlen süslen' buyurdu. (Ebû Dâvûd).
Bu hâdise, 628 yılında Hayber Fethinin ardından vuku bulmuştu. Nitekim Hz. Ali'nin ağabeyi Cafer b. Ebî Tâlib başkanlığındaki Habeş Muhacirleri kafilesi, beraberlerinde Necaşî'nin gönderdiği Habeşli heyet ve hediyelerle birlikte Rasulullah'ın huzuruna gelmişlerdi. Resulüllah (s.a.v) hediyeleri kabul etmiş ve gönderen hükümdara değer verdiğini izhar etmek üzere altın yüzüğü parmağına takmıştı. Abdullah b. Ömer bir süre, Enes b. Mâlik ise, sadece o gün Peygamberimizin parmağında altın yüzük gördüklerini naklederler. Akabinde yüzüğü çıkarıp ashabına bu tür ziynetlerin erkekler için meşru olmadığını bildirdiğini kaydederler. Peygamberimiz (s.a.v), aynı sene içinde gümüş bir yüzük sipariş vererek kaşına mühür nakşettirir. Enes b. Mâlik, bu hususu şöyle anlatır:
"Resulüllah (s.a.v) Roma ve Acem diyarına mektup yazmak istediğinde kendisine, 'Eğer mektubunuz mühürsüz olursa onlar bunu asla kabul etmezler.' denildi. Bunun üzerine Resulüllah gümüşten bir yüzük yaptirdi. Yüzügün kaşinda "Muhammed Allah'ın Rasûlüdür" ibaresi nakşedilmişti. (Buharî).
Yüzükteki Mühür
Enes b. Mâlik şöyle demiştir: Resulüllah'ın yüzüğünün kaşındaki yazı üç satır şeklinde nakşedilmişti. "Muhammed" bir satırda, "Rasûl" bir başka satirda, "Allah" lafzı ise, diğer bir satırda yazılıydı. (Buharî).
Peygamberimiz (s.a.s) Yüzüğü Hangi Parmağa Takardı?
Enes b. Mâlik ve İbn. Ömer, Peygamber Efendimizin yüzüğü sol elinin serçe parmağına taktığını naklederler. Ayrıca kimi zaman yüzüğün kaşını avuç içine gelecek şekilde çevirdiğini kaydederler. (Müslim)
Bir defasında Enes b. Mâlik'e, Resulüllah'ın yüzük takınıp takınmadığını sorduklarında şöyle demiştir: "Evet takınırdı. Hatta bir gece Resulüllah (s.a.s) yatsı namazını gece yarısı oluncaya kadar tehir etmişti. Sonra mescide çıkmış ve şöyle buyurmuştu: "Halk namazı kılmış ve uyumuştur. Siz ise namaz için beklediğiniz müddetçe namaz kılıyor (gibi ecirde) sayılırsınız." Enes b. Mâlik "Sanki ben şu an Resulüllah'ın yüzüğünün parıltısını hâlâ görüyor gibiyim" dedi ve sol elini kaldırıp serçe parmağını göstermek suretiyle yüzüğün yerine işarette bulundu. (Buharî).
Resulüllah Efendimiz, bazen yüzüğü sağ elinin serçe parmağına da takmıştır. (Tirmizî).
Hz. Ali ise, orta ve işaret parmağını göstererek şöyle demiştir: "Resulüllah (s.a.v) şu iki parmaga yüzük takmami nehyetti." (Müslim).
Resulüllah (s.a.s) vefat edince parmagindaki mühürlü yüzük çikarildi.
Hz. Ebû Bekr, halife sıfatıyla devlet başkanlığına getirilince yüzüğü teslim aldı. Resulüllah'ın yaptığı gibi yüzüğü sol elinin serçe parmağına taktı ve yazışmalarda devlet mührü olarak kullandı. Aynı şekilde Hz. Ömer ve Hz. Osman'a intikal etti. (el-Vesâiku's-siyâsiyye).
Fakat Hz. Osman'ın hilafetinin altıncı senesinde (h.30/m.650) yüzük kayboldu. Abdullah b. Ömer ve Enes b. Mâlik bu hâdiseyi şöyle haber vermektedirler:
Resulüllah'ın yüzüğü vefatına kadar parmağında idi. Sonra Hz. Ebû Bekr, Hz. Ömer ve Hz. Osman'a intikal etti. Bir defasında Hz. Osman Erîs kuyusunun başına oturmuştu. Yüzüğü mahallinden çıkarmış, elinde çeviriyordu. Derken yüzük kuyuya düştü. Hz. Osman'ın nezaretinde üç gün boyunca kuyunun suyunu çekerek boşaltmamıza rağmen onu bulamadık. (Buharî).
Resulüllah'ın hâtemi düştükten sonra "Bi'ru Hâtem" namıyla şöhret bulan kuyu, halen Medine'deki ziyaretgâhlardan birisidir.
