Resulullah bir öğretmendi
Kur'an'ın ilk ayeti 'oku' olmuştu. Peygamberimiz de bir eğitim seferberliği başlatmış ve insanları düşünmeye, 'ilme' teşvik için her türlü gayreti sarfetmişti. İslamın ilk üniversitesi;
''Suffa İslam üniversitesidir.''
Her meslek ve meşrepten insan, Hz. Peygamber'in hayatından kendisi için örnek olabilecek birçok yön bulabilir. Çünkü bütün bu insanlığı bir şahsiyette toplayıp misallendirmek zor değildir. O, Allah'ın kendisine verdiği yetki ile ülkelerinde devlet başkanlarına, valilere, idarecilere, okullarda öğretmenlere, sınıflarda öğrencilere, evlerde ana-babalara, yolda yürüyenlere, alışveriş yapanlara, tarladaki çiftçiye, işçi çalıştıranlara, çalışanlara, emek sarf edenlere ve herkese aynı çağrıyı yapmakta idi.
Çünkü onun hayatı bütün insanlık için en güzel örnektir.
Hem sözleriyle hem de yaşayışıyla bizi eğiten, öğreten bir muallim idi. Ümmetine her konuyu öğretmiş, onların izzet ve şerefine yaraşır davranışları, dünya ve ahirette kurtuluşa erdirecek yolları göstermişti. Nitekim bir müşrik ashab-i kiramin ileri gelenlerinden Selman-i Farisi'ye hitaben biraz da alaylı şekilde şöyle demişti: ''Görüyorum ki dostunuz Muhammed, size her şeyi ama her şeyi hatta helaya nasıl oturacağınızı bile öğretiyor!'' Hazreti Selman gayet ciddi bir tavırla 'Evet' dedi, sonra da Hz. Peygamber'in tuvalet adabıyla ilgili tavsiyelerini sıraladı. (Müslim)
Peygamberimiz bir eğitim seferberliği başlatmış ve insanları 'düşünmeye, ilme, teşvik için her türlü gayreti sarf etmişti. Mescidin bir kenarına çardak şeklinde inşa edilen Suffa, ilk İslam Üniversitesinde, Resulullah dersler veriyordu. Allah Resulü'nün okuma ve yazmaya verdiği ehemmiyet, Bedir savaşında esir düşen müşrik düşman askerleri için fidye olarak, adam başına 4.000 dirhem ücret biçildiği halde, bunlar arasında okuma-yazması olanların Medineli 10 Müslüman çocuğa öğretmek suretiyle serbest bırakılmasını emretmesinde görülür.
O dönemde kadinlar, hiçbir hakka sahip degillerdi. Resulullah tarafindan özel bir ihtimam ve yetiştirilmeye tabi tutuldular. Buhari'nin de belirttiğine gibi, Resulullah, haftanın bir gününü tamamen onlara tahsis etmiş ve günde sadece onlara hitap etme ve onların sorularına cevap vermeye çalışmıştı. Peygamberimizin zevcesi Hafsa, okuma yazma bilmekte, Aişe ise, hukuk alanında yüksek bilgiye sahip bulunmaktaydı.
Hatta Hazreti Peygamber'in vefatından sonra birçok erkeklerden ilimde ileri olan birçok sahabi Hz. Aişe'nin hukuk bilgisinden istifade için onu ziyaret etmiş, onunla istişare etmişlerdir.
Dinimiz, iyi vatandaş yetiştirmekten ziyade iyi insan olmayı hedefler. Efendimiz'in ashabına bir şeyler öğretirken takip ettiği yol, eğitim ile alâkalı çok önemli kuralları da ortaya koymaktadır. Allah Resulü'nün eğitim metodunda modern eğitimde 'öğrenmeye hazır olma' denilen prensibe öncelikle dikkat ettiğini görüyoruz. İbn-i Mesud bu durumu şöyle anlatır: ''Ashabı usanıp sıkılır düşüncesiyle Resul-i Ekrem bize her gün değil, arada bir va'z ve nasihat ederdi.''
Resulullah öğrettiklerinin anlaşılıp anlaşılmadığını kontrol eder, öğrenilenlerin de uygulanmasını isterdi. Sahabeye, ibadetlerini tam ve noksansız yapmalarını emreder, onlara nasıl yapacaklarını anlatır, murakabe eder, gerektiğinde hatalarını gösterirdi. İyice anlaşılması ve zihinde yer etmesi için önemli konularda sözü üç defa tekrar ederdi. Bu tekrar esnasında onun mübarek ağzından çıkan kelimeler, adeta sayılabilirdi.
Kendisinden zina yapma izni isteyen gence;
son derece sakin bir şekilde delikanlıya seslendi ve ''yanıma gel, otur'' diye yer gösterdi. Sohbet etmeye başladi:
Söyle bakayım; ''bir başkasının senin annenle zina etmesini ister misin?''
Hayır istemem.
''Bir başkasının senin kızınla zina etmesine razı olur musun?''
Hayır.
Hazreti Peygamber delikanlıya kız kardeşi, halası ve teyzesiyle zina edilmesine razı olup olmayacağını sordu.
Delikanlı hep istemem, diye cevap veriyordu. Artık hatasını anladığını görünce Hz. Peygamber, elini bu gencin omuzuna koyarak, ''Allah'ım! Bunun günahını affet, kalbini temizle ve uzuvlarını günah işlemekten koru!'' diye dua etti.
Hz. Peygamber, o dönemlerde insanları kendi evladını diri diri toprağa gömecek kadar canavarlaştıran kız, erkek ayrımını ortadan kaldırmış, onlara eşit davranılmasını sağladı.. Nitekim bir gün bir adam, Peygamberimizin yanında oturduğu sırada, adamın erkek çocuğu çıkagelmişti. Adam çocuğu öpüp, dizlerine oturttu. Daha sonra aynı şahsın kız çocuğu gelince, babası onu yanına oturttu. Peygamber Efendimiz derhal, ''Niçin ikisini bir tutmadın?'' diye kınadı.Ve ''Çocukların senin üzerindeki haklarından birisi de, onlara eşit davranmandır, '' buyurmuştur.
