06 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Melekut alem-i nedir...?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Ruhların ve nefislerin makamı olan âlemdir. ''Gayb âlemi, bâtın âlemi, emir âlemi, lâhutî âlem tabirleri de kullanılır.'' Melekût; ''Mülkiyet, kudret, hükümdarlık, büyüklük anlamlarında gerçek tasarruf gücünü ifade eden, mübalağa sığasında bir kelimedir.'' Melekût kelimesi Kur'an-ı Kerim'in çeşitli ayetlerinde geçmektedir: De ki: ''Her şeyin melekûtu elinde olan kimdir?" (Müminun, 23/88).

"Yerin ve göklerin melekûtuna bakmıyorlar mı?"(Araf, 7/185) ayrıca (En'âm, 6/75; Yasin, 36/83).

Melekût tabiri, yakın anlamlara gelmek üzere hem mutasavvıflar hem de İslâm alimleri tarafından kullanılmıştır. Fakat daha çok bir tasavvuf terimi olarak geçmektedir.

"Gerçek tasarruf" anlamında melekût, bir tasâvvuf ıstılahı olarak sıfatlar, özellikle İlahî sıfatlar için kullanılır. Allah'ta, sıfatları vasıtasıyla tasarrufta bulunmak üzere bir melekût vardır. Allah, kâinat üzerindeki tasarrufunu sıfatları aracılığıyla gerçekleştirir. Bu nedenle, tasarrufun gerçekleşmesinde vasıta durumunda bulunan sıfatlara, bu anlamda, melekût demek mümkündür. Allah'ın ezelî sıfatları için sözkonusu olan melekûta, en yüce melekût ''el-melekutü'l a'la'', bunların dışında kalanlarda sözkonusu olan melekûta ise, ''el-melekûtü'l-ednâ'' denmiştir. (et-Tehânevî).

İlahî dinlerin âlem tasavvurlarına da uyan bu görüş, Yahudî, Hristiyan ve İslâm âlimlerince de, kendi âlem görüşlerine bir çerçeve olarak, kabul edilmiştir. Kur'an-ı Kerim de, gayb âlemi ve şehadet âlemi olmak üzere, genel olarak, iki âlem kabul etmektedir. Bu durumda, insanın duyularına ve bir noktaya kadar tasarrufuna verilmiş şehadet âlemi görünürler âlemi'ne karşı; tamamen Allah'ın tasarrufu ve bilgisi altında bulunan bir de gayb âlemi vardır.

Mutasavvıflar var olan her şeyi zahir, bâtın ve ceberut olmak üzere üçe ayırmaktadırlar.

Bu üç kısım da, üç çeşit âlemdir. Âlem-i ''şehadet, âlem-i melekût, âlem-i ceberut.''

Âlem-i şehâdet, kevn ve fesata tabi olup, duyularımız tarafından idrak olunan, içinde yaşamakta olduğumuz şu âlemdir. Bir dereceye kadar insan tasarrufuna verilmiş bulunan bu âlem, zaman ve mekânla sınırlı olup, kevn ve fesata tabidir. Bu âlem için, halk âlemi, his âlemi ve mülk âlemi tabirleri de kullanılmıştır. İslâm filozofları bu âlem için daha çok, "ayaltı âlemi" tâbirini kullanmışlardır.

Âlem-i ceberût, şehadet âlemiyle taban tabana zıt vasıflara sahip olan bir varlık mertebesini ifade etmektedir. Âlem-i şehadet ve âlem-i melekûttan tamamen münezzeh olan bu âlem, Allah'ın ezelî varlığına delâlet eder (Tehânevî).

Melekût âlemi, duyular âlemi ile ceberût âlemi arasında orta bir varlık mertebesini ifade etmektedir. Allah'ın cisimlerle ilgili sıfatları bu âlem ile ilgilidir. Şehadet âleminin aksine, bu âlemde zaman ve mekânla sınırlı olma, gelip geçicilik olma ve bozulma gibi menfi özellikler yoktur. Beşerî ve semavî nefislerin makamı olan bu âlem, şehadet âlemi ile ceberût âlemi arasında irtibatı sağlamaktadır (Tehânevî).

Fârâbî, Kitabu'l-Fusûs adlı eserinde "ehadiyet âlemi", "emir âlemi" ve "halk âlemi" olmak üzere üç çeşit âlemden söz etmektedir. Ona göre, meleklerin yeraldığı emir âlemi, Allah Teâlâ ile halk âlemi, yani yaratıkların bulunduğu âlem arasında orta bir noktada bulunmaktadır. Emir âleminde bulunan melekler, Allah'tan almış oldukları vahyi peygamberlere bildirirler. Fârâbî, diğer eserlerinde emir âlemi yerine, akıllar âlemini, özellikle de bu akılların sonuncusu olan Faal aklı koymakta ve onun melekût derecesinde bulunduğunu ifade etmektedir. Öyle görünüyor ki, Fârâbî'ye göre, melekût mertebesi, meleklerin, başka bir ifade ile akılların bulunduğu bir mertebedir (Fârâbî, Kitabu'l-Fusüs).

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *